Güven ALBAYRAK-BHA 21.yüzyıl, insanlık tarihinin en kritik dönemlerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Küresel ısınma, çevresel bozulma, kaynakların tükenmesi ve sosyal eşitsizlikler gibi sorunlar, dünya toplumlarını ortak bir geleceğin inşası için işbirliği yapmaya zorluyor. Ervin Laszlo'nun "Evrensel Düşünmek" kitabında belirttiği gibi, bu yüzyılda hedeflerimizi ve eylemlerimizi yeniden tanımlamamız gerekiyor. Laszlo, sürdürülebilir bir dünya için gerekli olan hedefleri üç ana başlık altında toplar: ekolojik denge, ekonomik adalet ve sosyal refah. Ekolojik denge, doğal kaynakların korunmasını ve ekosistemlerin sürdürülebilirliğini sağlamak için atılması gereken adımları içerir. Bu, enerji kullanımında yenilenebilir kaynaklara geçişi, su ve hava kalitesinin iyileştirilmesini ve biyolojik çeşitliliğin korunmasını kapsar. Ekonomik adalet ise, gelir dağılımındaki eşitsizliklerin azaltılması ve tüm bireylerin temel ihtiyaçlarını karşılayacak bir yaşam standardına erişimlerinin sağlanması anlamına gelir. Laszlo, ekonomik sistemlerin insan onurunu ve çevresel sürdürülebilirliği gözeten bir yapıya dönüştürülmesi gerektiğini vurgular. Bu, adil ticaret uygulamaları, sosyal güvenlik ağlarının güçlendirilmesi ve eğitim imkanlarının artırılması gibi politikaları içermektedir. Sosyal refah ise, bireylerin fiziksel, zihinsel ve duygusal sağlığını iyileştirmeyi hedefler. Laszlo, toplumların daha kapsayıcı ve dayanışmacı bir yapıya kavuşması gerektiğini savunur. Bu, sağlık hizmetlerine erişimin artırılması, sosyal eşitsizliklerin azaltılması ve toplumsal katılımın teşvik edilmesi anlamına gelir. Sonuç olarak, 21. yüzyılın getirdiği zorluklarla başa çıkmak ve daha sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için küresel düzeyde bir dönüşüme ihtiyaç vardır. Laszlo'nun belirttiği hedefler, bu dönüşümün temel taşlarını oluşturmaktadır. Ekolojik dengeyi sağlamak, ekonomik adaleti tesis etmek ve sosyal refahı artırmak için birlikte çalışarak, daha yaşanabilir bir dünya yaratabiliriz
