İnsan kalbi Allah’ı anmakla huzur bulur. Hepimiz hayatın koşuşturmasında kayboluyor, dünyanın geçici nimetlerine kapılıyoruz. Ama derinlerde bir yerde hep eksik birşeyler hissediyoruz değil mi? İşte o boşluk Allah'a yakın olmadığımız her an biraz daha büyür. Çünkü kalbimizin gerçek sahibi bizi Yaratan ve her anımızda bizimle olandır. Bazen hayat öyle bir zorlar ki bizi nefes alamayacakmış gibi hissedebiliriz ama işte tam o an kalbimizi Allah’a dökmemiz gerekir. Çünkü Allah dertleri yalnızca kendisine yaklaştırmak için verir. Her acı aslında sonsuz rahmetinin habercisidir. O’na sığındığımızda yüklerimiz hafifler, kalbimiz ferahlar. Biz nereye baksak O’nun sonsuz rahmetinin sadece bir parçasını görürüz. Bu bazen bir annenin çocuğuna beslediği şefkatte, bazen de soğuk bir kış gününde sokak kedisine verilen bir kap yemekte görünür. Bununla ilgili gerçekten Efendimiz (SAV) bir hadisinde şöyle bildirmektedir: “Allah, rahmeti yüz parça halinde yarattı. Doksandokuzunu yanında tuttu. Yeryüzüne sadece bir parçasını indirdi. İşte bu bir parça rahmet iledir ki bütün varlıklar birbirine acımaktadır. At (hayvan) yavrusuna basmamak endişesiyle ayağını bu sayede kaldırır.” (Buhari)
Tüm insanların imtihan edilmek için gönderildiği bu geçici mekanda yapılan tüm iyilikler, hayırlar, verilen sadakalar Rabbimizin insanların kalbine verdiği ilhamlar sayesinde gerçekleşir. Ancak insanoğlu çoğunlukla benlik, enaniyet gibi nefsani duygularından dolayı, tüm bunları kendi şahsına mal eder. Oysa insanın Allah’a ibadet edebilme gücü dahi hep Allah’ın yardımı ile gerçekleşir. Çünkü Allah sevdiği kullarını hep iyiliğe sevkeder. İmam-I Gazali Hazretlerinden rivayetle bir kudsi hadisde Allah-u Teala (c.c) şöyle buyurmaktadır: “Bil ki Ben bir kulu sevdiğimde, dünyayı ondan uzak tutar ve onu Ahiret için çalıştırırım. Ona dünyanın kusurlarını gösteririm, böylece ondan sakınır, Cennet ehlinin amelleri ile meşgul olur. Ben de bunun üzerine onu rahmetimle cennete dahil ederim.”
İnsanoğlunun Allah’ın rızasını gözeterek yapmış olduğu tüm iyiliklerin, hayırların, sadakaların hiçbir zaman karşılıksız kalmayacağı ise Efendimiz (SAV)’ in bir hadis-i şerifinde şöyle müjdelenmiştir: “Allah’ın rızasını düşünerek yaptığın harcamalar, hatta yemek yerken eşinin ağzına verdiğin lokmalara kadar hepsinin mükafatını alacaksın.”
Aslında biz Allah’ı yaşadığımız dünya içerisinde de görebiliriz. Bazen kusurumuzu örttüğünde, hesapsız rızık verdiğinde ve bizi koruduğunda bunu yakından hissedebiliriz. Bu duyguyu hissedebilmemiz dahi bizim irademizle gerçekleşen bir durum değildir. Bu bize şah damarımızdan dahi daha yakın olan Rabbimizin sonsuz rahmetinin ve şefkatinin kullarına olan tecellisindendir. O halde amel defterinin bugün için ayrılan sayfasında: “Bugün dua etmedi, bugün Kur’an okumadı,bugün namaz kılmadı...” yazmasın. Çünkü bugünün sayfası kapatılınca bir daha açılamayacak. Bu hayatın sonunda Rabbimizden gafil kaldığımız her an için kabirde, hesap gününde pişman olacağız. Çünkü gelenlerin gittiği ve gidenlerin hiç dönmediği bir yolculuktur hayat... O halde sizi Allah’tan uzaklaştıran ne var ise hemen uzaklaşın ve hayatınızı yalnızca Allah’ın razı olacağı şekilde yaşayın! Çünkü gerçek mutluluk ve huzur sadece Allah’ın rızasında ve sevgisindedir...