GENEL

Tarihçi Prof. Dr. Kurşun: (Filistin) Bu mesele çözülmeden dünyanın hiçbir yerine barış gelmeyecektir

Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, yok edilmekle yüz yüze bırakılan Gazze'nin tarihini yeniden ele almak amacıyla hazırlanan "Osmanlı İdaresinde Gazze" ile Kudüs'ün tarihine ve önemine ışık tutmak için kaleme aldıkları "101 Soruda Kudüs" kitaplarını anlattı.

Abone Ol

İSTANBUL (AA) - Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi (FSMVÜ) İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Zekeriya Kurşun ile FSMVÜ Orta Doğu ve Afrika Araştırma Merkezi'nde uzman olarak çalışan Ali İhsan Aydın'ın, 7 Ekim 2023'te İsrail'in Filistin'e saldırılarının ardından, daha önce yaptıkları çalışmalardan derleyerek kaleme aldıkları "Osmanlı İdaresinde Gazze" ve "101 Soruda Kudüs" adlı iki kitap Anadolu Ajansı (AA) Yayınları'ndan çıktı.

Gazze ve Kudüs hakkında merak edilenlerin ele alındığı kitaplara ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Prof. Dr. Kurşun, İsrail'in Filistin'deki saldırılarını, insanlık dış uygulamalarını ve insan hakları ihlallerini 1948'den beri sürdürdüğünü ancak 7 Ekim'den sonra binlerce insanın hayatına mal olan hadisenin herkesi etkilediğini söyledi.

Filistin'le ilgili bizzat veya ekip olarak parça parça pek çok çalışma yaptığını anlatan Kurşun, 7 Ekim sürecinin ardından meydana gelebilecek durumu tahayyül ederek tarihe iz bırakmak, yok edilen Gazze'yi tarih içinde bulabilmek ve yeniden inşa edileceği zaman tarihin izlerini takip edebilmek için kitap yazılmasına ihtiyaç duyulduğunu dile getirdi.

Türkiye'de Filistin, Kudüs, Mescid-i Aksa'yla ilgili pek çok bilgi bulunurken Gazze'yle ilgili olanların sınırlı kaldığını ifade eden Kurşun, Gazze'nin 1987'den sonra ya İsrail'le olan gerilim ve çatışmalarla ya da bölgedeki yönetimsel sorunlarla Türkiye'nin ve dünyanın gündemine geldiğini aktardı.

Prof. Dr. Kurşun, "Osmanlı İdaresinde Gazze" kitabında 1516'dan 1917'ye kadar bölgedeki Osmanlı idaresini ele aldıklarını aktararak, şöyle konuştu:

"Yavuz Sultan Selim'in, Suriye ve Mısır seferi sırasında Osmanlı idaresine girmiş olan Gazze, her ne kadar çok eski bir şehir olsa bile bugünkü hüviyetini o 400 yıllık idare içerisinde kazanmıştır. Yavuz Sultan Selim'in ömrü kısa olduğu için istenilen bölgesel düzenlemeleri tamamlayamadı. Ama özellikle Kanuni Sultan Süleyman zamanında Gazze Kanunnamesi yapılmak suretiyle Gazze'de idari yapı oluşturulmuş ve Osmanlı idaresine girmesinden itibaren bölgede imar ve kültür faaliyeti başlamıştır. İdari yönden istikrarlı bir alan oluşturulmaya çalışılmıştır. Kitabımız bu süreci ele alıyor. Bir noktada da bu süreç içerisinde bölgede meydana gelen değişimi, dönüşümü, Gazze şehri ve etrafında kurulan diğer mekanları, şehirleri, kasabaları, yerleşim alanlarını göz önüne seriyor. Çünkü bugün bunların hiçbirinden eser kalmamıştır, büyük bir çoğunluğu yok edilmiştir. Özellikle tarihi mekanlar, köyler, kasabalar tahrip edilmiştir. O açıdan kitabımızın ana konusu aslında bir noktada tarihi Gazze'yi belki de tarihten günümüze gelen Gazze'yi hatırlatmak ve öğretmektir. Bu çerçevede hem Osmanlı öncesi hem de sonrasına yeterince değinilmiştir."

Gazze'de yok edilen vakıf eserlere ait belgeler kitapta yer alıyor

Kitapta yaptıkları araştırmaların dayandığı belgeleri de yayınladıklarını kaydeden Kurşun, araştırmacılar için kitabın ekinde bu belgelerin sunulduğunu dile getirdi.

Kurşun, Gazze şehri ve etrafındaki vakıf eserlerin büyük çoğunluğunun Osmanlı döneminde inşa edildiğini belirterek, "Buna dair belgeler ve bilgiler Türkiye'deki arşivlerde bulunmaktadır. Biz bu tahrip, yok edilmiş vakıf eserlerin hem listesini hem de aslında nerelerde bulunduğunu ortaya koymak suretiyle tarihe bir belge bırakmak istedik." ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Kurşun, kitabın ana temasına değinerek, "Israrla söylememiz gereken husus, İslam medeniyetini, Osmanlı medeniyetini gösteren vakıf eserlerin ortaya konulması ve Gazze şehrinin bir vakıf şehir olduğunun ispatlanması, bu çalışmada belki de en dikkate değer husus olarak değerlendirilebilir." dedi.

Osmanlı öncesi ve sonrası Kudüs hakkında merak edilenler 101 soruda yanıt buldu

Kudüs'ün dünyanın ilgisini çeken ve üç dinin kutsal kabul ettiği bir merkez olduğunu vurgulayan Kurşun, bu sebeple geçmişte olduğu gibi bugün de hala Kudüs üzerinde araştırma ve çalışmaların yapıldığını, dini rekabetler yaşandığını dile getirdi.

Kurşun, bu açıdan Müslüman ya da diğer dinlere bakıldığında, Türk veya başka etnik gruplara mensup olsun herkesin Kudüs konusunda bir algısı olup bilgisinin yetersiz kaldığına işaret ederek, üretilen eserlerin önemli bir bölümünün 1948'den sonra İsrail'in sponsorluğunda çalışma yapan Batılı akademisyenler ile baskıdan kurtularak doğruya yakın bilgilerle sınırlı sayıda çalışma yapıp bunun için aforoz edilen akademisyenlere ait olduğunu söyledi.

Bunları dikkate alıp hem sıradan hem de akademik okuyucu için bir rehbere ihtiyaç olduğunu düşünerek "101 Soruda Kudüs" kitabını kaleme aldıklarını belirten Kurşun, şunları kaydetti:

"Genellikle bir kısım araştırmacılar, Osmanlı öncesine daha çok önem vererek Kudüs'ü anlatıyor. Bir kısım araştırmacılar İsrail'in ortaya çıkışı 1948 veya Kudüs'ün asıl tehdit altına girdiği 1967 savaşı ve sonrasını anlatıyor. Bir kısım araştırmacılar da sınırlı sayıda da olsa Osmanlı dönemini anlatıyor. Bu kitabı kaleme alırken şöyle bir planlama yaptık. 25 sorumuzu Osmanlı öncesine ayıralım ve bu coğrafyanın bütün milletler ve dinler nazarında ne ifade ettiğini ortaya koyalım. Böylece okuyucuya coğrafyaya atfedilen kutsiyet hakkında bilgi verelim. En istikrarlı dönem olarak Osmanlı dönemini düşündüğümüzde ve 400 yıllık bir süreci ihtiva ettiğimizde, bu süreç içerisinde okuyucuların merak edebilecekleri sorular, 'Ne zaman Osmanlı idaresine girdi?', 'Bir fotoğrafına bakıldığında veya ziyaret edildiğinde orada görkemli surlar görülüyor. Bunları Haçlılar mı, Osmanlılar mı yaptı veya Kanuni Sultan Süleyman'ın bu surları yaptırma gerekçesi neydi?' gibi yine şehrin canlı, 24 saat yaşayan bir kent haline dönüştüren sosyal ve kültürel hayatını oluşturan vakıfları da içinde barındıran 51 soruyu Osmanlı dönemine ayırdık. Son 25 soruyu ise Osmanlı sonrası bu bölgede meydana gelen gelişmeler, Kudüs üzerindeki kavgalar, Kudüs'ün neden bir çatışma konusu olduğu ve tabii ki burada Türkiye'nin yaklaşımlarını ortaya koymayı amaçladık."

"Bölge yeniden inşa edilirken tarihi delillerden hareket edilerek karar alınmasını istiyoruz"

Prof. Dr. Kurşun, Gazze gibi bir coğrafyanın herkesin gözünün önünde yok edildiğine dikkati çekerek, Kudüs ve Gazze'nin bugün içinde bulunduğu, yarın bütün Filistin için muhtemel olan tehdit ve tehlike dikkate alındığında bu bölgelerin tarihinin yazılması gerektiğini kaydetti.

Tarihi kaynaklara bakıldığında bölgede Yahudiler yaşamış olsa da Türklerin Kudüs'te en uzun hakimiyeti kurduğunu belirten Kurşun, "Dolayısıyla 'Türkler mi Yahudiler mi daha önceliklidir?' mantığını yürüttüğünüzde elbette sorunun cevabı çok açıktır ama yapılan geniş propagandalarla sanki tarih boyunca bu coğrafya Yahudilerin coğrafyasıydı ve bugün yaptıkları her şeyde haklıdırlar fikri ortaya çıkıyordu. Bunun tarihi açıdan yanlış olduğunu söylüyoruz ve gelecekte bu bölge yeniden inşa edilirken karar mekanizmalarının tarihi delillerden hareket ederek kararlarını almalarını istiyoruz." şeklinde konuştu.

Kurşun, bölgede her şeyin birbirine karıştığını, başta Birleşmiş Milletler olmak üzere uluslararası kurum ve kuruluşların karar alamayacak kadar zihin dünyalarının karıştırıldığını, yanlış ve siyonist propagandalarla tarihi gerçeklerin büyük ölçüde dünyanın zihninde yeniden kurgulandığını belirterek, tarihçiler olarak bunun karşısında direnç gösterdiklerini dile getirdi.

"Kitaplarımız okuyucularımızın barışı arayanlar gibi düşünmesine imkan sağlayacaktır"

Prof. Dr. Kurşun, dünyanın Kudüs konusunda gösterdiği hassasiyetin bilgiyle donatılması gerektiğini, bilgiyle beslenmeyen olumlu algıların zamanla yok olabileceğini ifade etti.

Modern dünya kurulurken Filistin meselesinin İslam dünyasının ortasına bir bomba gibi bırakıldığının altını çizen Kurşun, "Bu mesele çözülmeden dünyanın hiçbir yerine barış gelmeyecektir. Hele hele Kudüs meselesi konusundaki yanlış ve İsrail ısrarlarına bir şekilde -ki İsrail'in Kudüs'ü başkent yapma ısrarından söz ediyorum- olumlu ve müspet bakılması dünya barışını bugün olduğu olumsuz durumdan çok daha felakete doğru taşıyacaktır. Dolayısıyla bu anlamda hem ülkemizdeki hem dünyadaki okuyucularımıza bir uyarı vermek zorundayız. Burası dünyada barış ve huzurun kurulabilmesi için istikrara kavuşması gereken bir kenttir. 'Peki neden?' sorusunun cevabını işte bu ürettiğimiz kitaplardan okumak suretiyle en azından okuyucularımızın barışı arayanlar gibi düşünmesine imkan sağlayacaktır." diye konuştu.

Kurşun, bu çalışmaların kurumsallaştırılması ve daha çok eserler üretilmesi gerektiğini vurgulayarak, "Çünkü nihayetinde çatışma ortamlarının sonsuza kadar sürdürülmesi mümkün değildir. Mutlaka bir gün bir istikrar gelecektir. Bir masa kurulacaktır. Masa kurulduğunda masada olan tarafların bilgisi oranında sonuç alınabildiğini tarih göstermiştir. Dolayısıyla bir şekilde bu bilginin çoğalması ve bu bilgiler etrafında çıkarılacak raporların o masaya taşınması gerekiyor. Özellikle bir Müslüman Türk şehri olan Kudüs üzerindeki Türkiye'nin tarihi sorumluluklarından doğan taleplerin masaya taşınabilmesi için hem Türkiye'nin hem de bu konuda adil çözüm arayan tarafların belgelenmiş bilgiye ihtiyaçları vardır." değerlendirmesinde bulundu.

"Anadolu Ajansı, Filistin'e özel bir önem veriyor"

Anadolu Ajansının son yıllarda büyük başarılar göstererek pek çok kimsenin bulunamadığı yerlerde bulunduğunu, bunun bir başarı ve gurur kaynağı olduğunu belirten Kurşun, ajansın haberciliğe odaklandığını ancak sadece bununla yetinmeyip insanlığa katkı verecek birtakım çalışmaların içerisine de girdiğini söyledi.

Prof. Dr. Kurşun, AA'nın bu çalışmalarını kitap yayınlarıyla da taçlandırmasının ayrı bir güzellik olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

"Anadolu Ajansı, Filistin'e zaten özel bir önem veriyor. Hem Türkiye'nin politikalarını dünyaya aktarmada hem de bölgedeki gelişmeleri Türkiye'ye aktarmada başarılı işler yapıyor. Bu çerçevede Uluslararası Adalet Divanı için yine Anadolu Ajansı muhabirlerinin topladıkları belgeler ve bilgileri Kanıt adıyla bir dosya olarak sunmuş olması da bu meseleye verdiği önemi gösteriyor. Bu arada yayın işine girerek ilk yayınlarını da bu alanda yapmış olmaları Anadolu Ajansının Filistin, Kudüs, Gazze hassasiyetini göstermektedir. Bundan dolayı müteşekkirim. Çünkü bu tür çalışmaların nihayetinde bir himaye görmesi, kurumlar tarafından sahiplenilmesi ve yaygınlaştırılması gerekiyor. Anadolu Ajansı da bu anlamda akademiye toplumun diğer kesimlerine verdiği gibi yeni bir destek sunmaya başlamıştır."

Türkiye'de son yıllarda Filistin çalışmalarının belli bir düzeye geldiğini, dağınık da olsa çeşitli üniversitelerde veya araştırma kurumlarında bu konuyla ilgilenen insanların yayınlar yaptıklarını kaydeden Kurşun, bunları kurumsallaştırılması ve Türkiye'de bir Filistin Araştırmaları Enstitüsü'nün kurulmasının elzem olduğunu vurguladı.


Muhabir: Zeynep Rakipoğlu