Malkara ilçesinde yaşayan Bakiye Yeniçeri, kızı Sıla Yeniçeri'yi 2 Ağustos'ta Malkara Devlet Hastanesi'ne götürdü. Yeniçeri, vücudunda morluklar olan çocuğunun bıraktığı komşusu tarafından düşürüldüğünü ve yaralandığını söyledi. Muayene edilen Sıla Yeniçeri, daha sonra ailesine teslim edilip, evine gönderildi. Aile, 8 Eylül akşamı Sıla Yeniçeri'yi yeniden Malkara Devlet Hastanesi'ne götürdü. Baygın haldeki Sıla Yeniçeri'yi muayene eden doktorlar, darp izleri ve morlukları görünce durumu polise bildirdi. Durumu ağır olan Sıla Yeniçeri, Tekirdağ İsmail Fehmi Cumalıoğlu Şehir Hastanesi'ne sevk edildi. Muayenesinde Sıla Yeniçeri'nin beyin kanaması geçirdiği belirlendi, vücudunda fiziksel şiddete uğradığına yönelik bulgular elde edildi ve ameliyata alındı. Hastane, ayrıca Sıla Yeniçeri'den aldığı DNA örneklerini incelenmek üzere Tekirdağ Adli Tıp Kurumu'na gönderdi.

5 ŞÜPHELİ TUTUKLANDI

Gizlilik kararı verilen soruşturmada, Tekirdağ Emniyet Müdürlüğü ekipleri, Bakiye Yeniçeri'nin de aralarında olduğu 5 şüpheliyi gözaltına aldı. Soruşturmada Bakiye Yeniçeri, dini nikahla birlikte yaşadığı Sanlı Ö. (58), komşusu ve çocuklardan K.A.'nın babası Kani A. (33) ile bebeğin bırakıldığı komşunun çocukları G.K. (15) ve K.A. (14) tutuklandı. Tekirdağ Baro Başkanı Egemen Gürcün, 11 Eylül'de yaptığı açıklamada, Sıla Yeniçeri'nin cinsel istismara uğradığının adli tıp raporlarıyla kesinleştiğini açıkladı. Tekirdağ İsmail Fehmi Cumalıoğlu Şehir Hastanesi'nin çocuk yoğun bakım ünitesinde tedavi gören Sıla Yeniçeri, 7 Ekim'de 1 aylık yaşam savaşını kaybetti. Tutuklu sanıklardan Kani A., ilerleyen günlerde tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi.

2 İDDİANAME BİRLEŞTİRİLDİ

Olaya ilişkin soruşturmasını tamamlayan Tekirdağ Cumhuriyet Başsavcılığı, Bakiye Yeniçeri, Sanlı Ö., Kani A. ile G.K. ve K.A. için 2 ayrı iddianame hazırladı. İddianamede anne Bakiye Yeniçeri için 'İhmali davranışla kasten öldürme', 'Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme', 'Aile hukukundan doğan yükümlülüğün ihlali' suçlarından toplam 67 yıl hapis cezası talep edildi. Sanlı Ö. hakkında 'Suçu bildirmeme, gizleme' suçundan 1 yıl 6 ay, çocuklardan K.A.'nın babası Kani A. içinse 'Çocuğun cinsel istismarı', 'Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' suçlarından 28 yıl 6 ay hapis cezası istendi. Suça sürüklenen çocuklar G.K. ve K.A. için hazırlanan iddianame ise Tekirdağ 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi. İddianamede G.K. için 'Çocuğun nitelikli cinsel istismarı', 'Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' suçlarından toplam 66 yıl, K.A. hakkında da 'Nitelikli cinsel istismar', 'Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' suçlarından 48 yıl ile 'Kasten öldürme' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi. Hazırlanan 2 ayrı iddianame, Tekirdağ 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde birleştirildi.

SILA'NIN ÖLÜMÜ, KAFA TRAVMASINA BAĞLI İÇ KANAMA

İddianamede, Sıla Yeniçeri'nin İstanbul 1'inci Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan adli tıp mütalaasında, bebeğin ölümünün künt kafa travmasına bağlı kafa içi kanama sonucu meydana geldiğinin bildirildiği belirtilerek, künt kafa travmasına bağlı yaralanmasıyla ölümü arasında illiyet bağı bulunduğu kaydedildi. Tekirdağ Şehir Hastanesi'nde düzenlenen bilirkişi raporunda ise cinsel istismara uğradığı belirtildi. Bebeğin vücudunda ısırık izleri bulunduğu, izlerin K.A.'nın DNA profilini içerdiği ifade edildi.

3 KİŞİYE HAPİS CEZASI VERİLDİ

Duruşmada, anne Bakiye Yeniçeri, 'İhmali davranışla kasten öldürme'den 24 yıl, 'Suç delillerini karartma'dan 3 yıl, 'Suçu bildirmeme'den 9 ay olmak üzere toplam 27 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırıldı. Suça sürüklenen çocuklardan K.A.'ya 'Kasten öldürme'den 13 yıl 6 ay yıl, 'Cinsel istismar'dan 7 yıl olmak üzere toplam 20 yıl 6 ay yıl hapis cezası verildi. Diğer suça sürüklenen çocuk G.K. ise 'Cinsel istismar'dan 7 yıl hapis cezası aldı.

ANNEYE İNDİRİM UYGULANMADI

Mahkeme heyeti, 27 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılan Sıla'nın annesi Bakiye Yeniçeri'ye verilen cezalarda indirim uygulamadı. Kararda, 3 ayrı suçtan verilen hapis cezasında takdiren indirim yapılmasına yer olmadığına karar verildi.

DİĞER SANIKLARA BERAAT

Davada tutuksuz yargılanan, Bakiye Yeniçeri'nin birlikte yaşadığı Sanlı Ö. ile suça sürüklenen çocuklardan K.A.'nın babası Kani A. ise beraat etti.

GEREKÇELİ KARAR AÇIKLANDI

Tekirdağ 2'nci Ağır Ceza Mahkemesi, Sıla Yeniçeri ile ilgili davanın gerekçeli kararını açıkladı. Gerekçeli kararda anne Bakiye Yeniçeri için 'İhmali davranışla kasten öldürme' suçu açısında yapılan değerlendirmede, "Hukuk normları, yasaklayıcı ve emredici normlar olmak üzere, iki şekilde ortaya çıkmaktadır. Sadece icrai bir hareketle ihlal edilebilecek olan ve belirli bir hareketin yapılmasının istenmediği yasaklayıcı normlarda, yasaklanan hareketin yapılması sonucunda bir hak ihlali gerçekleşmektedir. Örneğin; TCK'nın 81'inci maddesinde yer alan öldürmeyi yasaklayan norm bir kimsenin öldürülmesiyle ihlal edilmiş olacaktır. Emredici normlarda ise belirli bir hareketin yapılması yasaklanmamakta, aksine belirli bir hareketin yapılması emredilmektedir. Bu emredici kurala uyulmaması başka bir anlatımla yapılması emredilen hareketin yerine getirilmemesi sonucunda haksızlık meydana gelmekte yani kanunda tanımlanan suç ihmali hareketle işlenmektedir" denildi.

Sanığın eyleminin nitelendirilebilmesi için öncelikle Türk Ceza Kanunu'ndaki ilgili maddelere dikkat çekilen kararda, "Hayata son vermeyi, yani öldürmeyi yasaklayan normun, kasti ve icrai bir hareketle, yani başkasının hayatını sona erdirmeye yönelik aktif bir davranışla gerçekleştirilmesi halinde TCK'nın 81 ve 82'nci maddelerinde düzenlenen kasten öldürme suçu işlenmiş olacaktır. Bu suçun oluşması bakımından önemli olan husus, başkasının hayatını ortadan kaldırmaya yönelik bir hareketin icra edilmiş olmasıdır. Buna karşılık, öldürmeyi yasaklayan norm, ihmali bir hareketle ihlal edildiğinde fail, başkasının hayatını sona erdirmek amacıyla aktif bir davranış gerçekleştirmemekte, öldürme suçu, başkasının hayatını korumakla yükümlü bulunan kişinin, bu yükümlülüğünü ihlal etmesi suretiyle işlenmektedir. Bununla birlikte bu halde fail, ancak hukuken (kanun, sözleşme, olay öncesindeki tehlikeli davranış nedeniyle) başkasının yaşamını korumakla yükümlü bulunan, başkasının yaşamına yönelik saldırı veya tehlikeden o kişiyi korumayı hukuken garanti eden kişi olabilir. Şayet başkasının yaşamını korumak bakımından hukuki yükümlülük altında bulunan kişi, bu yükümlülüğünü ölüm neticesinin gerçekleşeceği bilinciyle yerine getirmezse, kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesinden (TCK maddesi 83) söz edilir. Buna karşılık, böyle bir yükümlülük altında bulunan kişi, yükümlülüğünü bilinçli bir şekilde ihmal etmekle birlikte, bu yükümlülük ihlalini korumakla yükümlü olduğu hayatın sona ereceği bilinciyle yapmamışsa ve fakat bu yükümlülük ihlaline bağlı olarak yine de ölüm neticesi meydana gelmişse taksirle ölüme sebebiyet verme suçu (TCK madde 85) söz konusu olur. Ölüm neticesinin ihmali bir davranışa bağlı olarak meydana geldiği hallerde somut olayın koşullan dikkate alınarak, ölüm neticesi bakımından failin kasten mi, yoksa taksirle mi hareket ettiği dikkatlice belirlenmelidir. Hiç kuşkusuz, ölüm neticesinin kasten meydana geldiği hallerde bunun olası kastla; taksirle meydana geldiği hallerde ise bilinçli taksirle meydana gelip gelmediği de göz önünde bulundurulmalıdır. Bu çerçevede, 83. maddedeki suçun oluşabilmesi için, bu madde uyarınca kanun, sözleşme veya öngörülen tehlikeli davranış nedeniyle başkasının yaşamını korumak ve gözetmek yükümlülüğü altında bulunan kişinin, korumak ve gözetmekle yükümlü olduğu hayatın sona erme tehlikesi ortaya çıkmasına rağmen, ölüm neticesinin gerçekleşmesi amacıyla doğrudan kastla veya öngörülen ölüm tehlikesinin meydana gelmesi kabullenilerek olası kastla, sözü geçen hayatı kurtarmaya yönelik icrai bir davranışta bulunmaması gerekir" denildi.

'ÖLÜM TEHLİKESİNİN MEYDANA GELMESİNİ KABULLENDİ'

İlgili kanun maddesine atıfta bulunulan kararda, "Somut olay değerlendirildiğinde; sanığın, iki yaşındaki maktul Sıla'nın annesi olduğu, bu sebep ile velayetin kendinde bulunduğu, 4721 sayılı Medeni Kanun hükümlerine göre çocuğu olan maktul üzerinde bakım ve gözetim yükümlülüğü olduğu hususunda tereddüt bulunmadığı, bu yükümlülüklerine rağmen sanığın çalışmasını gerekçe göstererek maktulü daha 2 yaşında bir bebek olmasına rağmen yukarıda ayrıntılı açıklandığı üzere birçok defa daha yeni tanıştığı ve kendileri de çocuk olan suça sürüklenen çocukların yanına bıraktığı, maktul'ün 02/09/2024 tarihinde darp edildiğini bilip şikayetçi olmasına rağmen yine 05/09/2024 tarihinde maktulü bu eve bıraktığı, bu tarihte maktulün suça sürüklenen çocuklar tarafından yukarıda açıklandığı üzere cinsel istismara uğradığı ve sanığın bu durumu maktul bebeğinin bezinin kanlanması ile anlamasına rağmen ve beyanına göre çocuk her eve geldiğinde vücudundaki morluklar ve ısırık izleri atmasına rağmen ve yine tanık olarak dinlenen Şener U.'nun beyanıyla sabit olduğu üzere maktulün darp edildiğine ve zarar göreceğine ilişkin uyarılmasına rağmen 08/09/2024 tarihinde maktulü yeniden bu eve bırakmak suretiyle maktulün suça sürüklenen çocuk K.A. tarafından öldürülmesi ile sonuçlanan olaylara sebebiyet verdiği, sanık her ne kadar kovuşturma aşamasında sanık Sanlı'nın baskısıyla çalışmak zorunda kaldığı için çocuklarını bu ikamete bıraktığını iddia etmiş ise de, sanık Sanlı'nın bu iddiayı kabul etmediği, tanık olarak dinlenen sanığın babası Latif'in de beyanında kızını Sanlı'nın yanından geri almak için gelinini gönderdiği ancak sanığın kabul etmediğini beyan ettiği, kaldı ki çocuklarına bakamayacak durumda olması halinde ilgili birimlere başvuru yapıp yardım isteyebilecekken bunu yapmaması da dikkate alındığında bu beyanlarının suçtan kurtulmaya yönelik olduğunun değerlendirildi. Sanığın dosya kapsamına göre maktulün ölebileceğini öngörmesine rağmen başka bir ifadeyle korumak ve gözetmekle yükümlü olduğu hayatın sona erme tehlikesi ortaya çıkmasına rağmen, öngörülen ölüm tehlikesinin meydana gelmesini kabullenerek olası kastla hareket ettiği, sanığın bu ölüm neticesini bilerek ve isteyerek gerçekleştirdiğine ilişkin delil bulunmadığından doğrudan kastla hareket etmediğinin değerlendirildiği, sonuç olarak; sanık Bakiye'nin maktul Sıla'nın annesi olması nedeniyle TCK 83/2-a bendi gereğince maktulün bakımından birebir sorumlu olduğu dolayısıyla garantör vasfında olduğu medeni kanundan kaynaklanan bakım ve gözetim yükümlüğünü ihlal ederek yükümlü olduğu görevlerini yapmakta ihmal gösterdiği, bu ihmalin de icrai davranışa eşdeğer olduğu, sanığın kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçunun sübut bulduğu tüm dosya kapsamından anlaşılmakla Sanık Bakiye Yeniçeri'nin üzerine atılı ve sabit olan maktul Sıla Yeniçeri'ye karşı kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçundan eylemine uyan TCK'nın 82/1-d-e ve 83/2-a maddeleri delaletiyle TCK'nın 83/3 maddesi uyarınca ihmalin ağırlığı göz önüne alınarak alt sınırdan uzaklaşılarak cezalandırılmasına karar verilmiş. Sanığın eylemini olası kastla işlediği kabul edilmesine rağmen Yargıtay 1'inci Ceza Dairesinin 2016/3056 E. 2018/1201 K. sayılı ilamında belirtildiği üzere 5237 Sayılı TCK'nın 83'üncü maddesindeki suçun oluşabilmesi için, kanun, sözleşme veya öngelen davranıştan kaynaklanan başkasının yaşamını korumak ve gözetmek yükümlülüğü altında bulunan kişinin, korumak ve gözetmekle yükümlü olduğu hayatın sona erme tehlikesi ortaya çıkmasına rağmen, bilinen veya öngörülen ölüm neticesinin gerçekleşmesi için (doğrudan kast) veya öngörülen ölüm neticesi kabullenilerek (olası kast) sözü geçen hayatı kurtarmaya yönelik icrai bir davranışta bulunmaması gerekir. Söz konusu suç kendi içerisinde olası kastı barındırdığından TCK 83'üncü maddesi ile TCK 21/2 maddesinde düzenlenen olası kast hükümleri birlikte somut olayda uygulanamayacağından sanığın cezasından olası kast hükümleri gereğince indirim yapılmamış, sanığın dosya kapsamından anlaşılan sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki gözlemlenen davranışları, cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri göz önüne alınarak 5237 sayılı TCK'nın 62'nci maddesi uyarınca cezasından takdiren indirim yapılmasına yer olmadığına karar verilerek hüküm kurulmuştur" denildi.

'KANLI BEZİ ÇÖP KUTUSUNA ATTI'

Anne Bakiye Yeniçeri'nin 'Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme ve suçu bildirmeme' suçlarından yapılan değerlendirmede, "Bakiye'nin çocuklarının kirlendiğini düşünmesi sebebi ile banyo yaptırma istemesi neticesinde maktul Sıla bebeğin bezini açtığı ve maktulün bezinde kan gördüğü, maktulün cinsel istismara uğramış olabileceğini düşünmesine ve idrak etmesine rağmen herhangi bir sorgulama, araştırma ve yetkili makamlara bildirimde bulunmaksızın maktulü temizlediği ve kanlı bezi önce kendi yaşadığı ikamette bulunan çöp kutusuna ve sonrasında ailesinin kendisine kızmasından korkması ve çocuklarına bakamadığını söyleyecek olmaları ihtimali ile tespiti yapılamayan ikamete uzak bir çöp kutusuna attığı, sanığın bu şekilde cinsel istismara ilişkin önemli bir suç delilini imha ettiği ve ayrıca çocuğunun istismara uğradığını bilmesine rağmen yetkili makamlara herhangi bir bildirimde bulunmadığı daha sonra maktulün öldürülmesi akabinde soruşturma neticesinde istismar suçunun açığa çıktığı, sanık her ne kadar kovuşturma aşamasında beyanında önceki beyanlarından dönerek kanlı bez görmediğini savunmuş ise de; soruşturma aşamasında sıcağı sıcağına alınan beyanlarının somut ve olayın seyrine ilişkin detaylı ve karakteristik anlatımlar barındırması, maktulün cinsel istismara maruz kaldığının Bilirkişi raporuyla sabit olması ve bu durumda bezinde kan olmasının da hayatın olağan akışına uygun olması birlikte değerlendirildiğinde soruşturma aşamasındaki beyanlarının mahkememizce itibar edilebilir bulunması nedeniyle kovuşturma beyanlarının suçtan kurtulmaya yönelik olduğunun değerlendirildiği, açıklanan nedenlerle sanık Bakiye Yeniçeri'nin üzerine atılı 'Suç delillerini yok etme, gizleme veya değiştirme' suçunu işlediği sabit görüldüğünden eylemine uyan TCK'nın 281/1 maddesi gereğince delilin mahiyeti de göz önüne alınarak alt sınırdan uzaklaşılarak cezalandırılmasına, yine sanığın üzerine atılı 'Suçu bildirmeme' suçunu işlediği sabit görüldüğünden eylemine uyan TCK'nın 278/2 maddesi yollamasıyla 278/1 ve 3 maddeleri gereğince saklanan suçun niteliği dikkate alınarak alt sınırdan uzaklaşılarak cezalandırılmasına, sanığın dosya kapsamından anlaşılan sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki gözlemlenen davranışları, cezanın sanığın geleceği üzerindeki olası etkileri göz önüne alınarak 5237 sayılı TCK'nın 62'nci maddesi uyarınca cezasından takdiren indirim yapılmasına yer olmadığına, sanığın sabıkasız olmasına karşılık, pişmanlık duyduğuna ilişkin ve cezasının ertelenmesi durumunda ileride tekrar suç işlemekten çekineceği yolunda Mahkememizde olumlu kanaat oluşmadığından sanık hakkında CMK’nın 231/5 maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya TCK’nın 51'inci maddesi uyarınca cezanın ertelenmesine takdiren yer olmadığına karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur" denildi.

Bakiye Yeniçeri'nin 'Aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali suçu' ile ilgili de, "Sanık hakkında her ne kadar aile hukukundan kaynaklanan yükümlülüğün ihlali suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de; yukarıda detaylı şekilde açıklandığı üzere sanığın, iki yaşındaki maktul Sıla'nın annesi olduğu, bu sebep ile velayetin kendinde bulunduğu, 4721 sayılı medeni kanun hükümlerine göre çocuğu olan maktul üzerinde bakım ve gözetim yükümlülüğü olduğu hususunda tereddüt bulunmadığı, sanığın maktul üzerinde medeni kanundan kaynaklanan bakım ve gözetim yükümlüğünü ihlal ederek kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçunu işlediğinin kabul edilmesi nedeniyle mağdura karşı aile hukukundan kaynaklanan bakım, eğitim ve destek olma yükümlülüğünü yerine getirmeme eylemlerinin de öldürme suçu kapsamında kabul edildiği, TCK'nın 44'üncü maddesinde düzenlenen fikri içtima kuralı da nazara alındığında eylemin bir bütün halinde sadece kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçunu oluşturacağı değerlendirilmekle sanık hakkında bu suçtan hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir" ifadeleri kullanıldı.

SUÇA SÜRÜKLENEN ÇOCUKLAR

Gerekçeli kararda, suça sürüklenen çocuklar K.A. ile G.K.'nın değerlendirmesinde, "Cinsel suçların, mahiyeti gereği, ekseriyetle yalnızca mağdur ile sanık arasında ve hususiyetle, mahrem bir şekilde gerçekleşen olaylara ilişkin oldukları, bununla bağlantılı olarak, cinsel suçların ispatı bakımından ceza yargılamasında kullanılan, genel ispat kurallarının işletilebilmesinin oldukça güç olduğu, bununla birlikte bu suçlar açısından, suçun failinin büsbütün cezasızlığı cihetine gidilebilmesi de mümkün olmadığından, cinsel suçların sübutu açısından aranan delillerin de suçun mahiyetine uygun şekilde değerlendirilmesi gerektiği, bu kapsamda, cinsel suçlara ilişkin göz önünde bulundurulacak delillerin başında, beyanlar ve bilimsel delillerin cinsel suçların sübutu açısından değerlendirme yapılırken göz önünde bulundurulması gerektiği kanaatiyle, mevcut durumda yukarıda yer verilen açıklamalar doğrultusunda mahkememizce yapılan değerlendirmede; maktul Sıla ve ablasının anneleri Bakiye Yeniçeri tarafından olay tarihi olan 05/09/20024 tarihinde daha önce de birçok kez olduğu gibi karşı komşusu olan suça sürüklenen çocuk K.A.'nın ailesi ile birlikte yaşadığı ikamete bırakıldığı, diğer suça sürüklenen çocuk G.K.'nın da arkadaşı olan K.A.'nın ikametine geldiği" denildi.

Kararda, suça sürüklenen çocukların, nitelikli cinsel suçunu işledikleri belirtilerek, bu suçtan cezalandırıldıkları kaydedildi. Kararda, "Her ne kadar suça sürüklenen çocukların, 'Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma' suçundan cezalandırılması istemiyle dava açılmış ise de; Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre çocuğun cinsel istismarı eylemi işlendiği sırada ve eylemle sınırlı süreyle mağdurun iradesiyle hareket edebilme imkanının ortadan kaldırılmasının kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunu oluşturmayacağı, kişinin vücudunun suçun konusu olması nedeniyle mağdurun hareket edebilme özgürlüğü ortadan kaldırılmadan bu suçun işlenemeyeceği nazara alındığında, suça sürüklenen çocukların eylemlerini bitirmeleri akabinde maktul Sıla'yı giydirdikleri ve maktul Sıla'nın ağlayarak ikamette bulunan diğer odaya gittiği hususu göz önüne alınarak aynı ikametin bir odasında mağdurun maruz kaldığı fiil dışında hürriyetini kısıtlayan başkaca bir hareketin bulunmaması karşısında, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun kanuni unsurları itibarıyla oluşmadığı gözetilerek suça sürüklenen çocukların atılı suçtan ayrı ayrı beraatlarına arar verilmiştir" ifadelerin yer verildi.

K.A.'YA 'KESTEN ÖLDÜRME CEZASI'

Gerekçeli kararda, K.A.'nın 'Kasten öldürme' suçundan yapılan değerlendirilmesinde olay günü annesinin Sıla'yı K.A.'nın bulunduğu ikamete gönderdiği belirtilerek, "K.A.'nın beyanına göre, babası olan şüpheli Kani A.'nın maktule kek vb. yiyecekler aldığını gördüğü, maktulü kıskandığı ve daha önceleri maktulün kendisine ait oyuncak arabayı kırdığını da hatırlaması üzerine maktul Sıla'nın yaramazlık yaptığını bahane ederek kömürlük diye tabir edilen ancak içinde buzdolabı, koltuk, yüklük ve masa olan odaya maktul Sıla'yı tek başına götürdüğü ve kimsenin görmediği bir anda maktul Sıla'yı kömürlük olarak tabir edilen odada bulunan sopalardan biri ile bel ve poposuna birçok kez vurduğu, sinirini alamayınca maktulün kafasına yumruk attığı ve maktul Sıla'nın kafasının buzdolabının alt kapağına çarptığı, maktul Sıla'nın gözlerinin kapandığı, yere yığıldığı, K.A.'nın maktul Sıla'yı yerden kaldırıp oturma odasındaki koltuğa oturttuğu, maktule kolonya ve soğan koklattığı ancak ayılmaması üzerine maktul Sıla'nın annesi olan Bakiye'ye haber verdiği, sonrasında komşularının ikametine gelen maktulün annesi Bakiye'nin maktul Sıla'yı o şekilde görünce erkek arkadaşı olan şüpheli Sanlı Ö.'ye haber vererek maktul Sıla'yı 18.30 sıralarında Malkara İlçe Devlet Hastanesi'ne hayati tehlike geçirir şekilde getirdikleri, maktul Sıla bebeğin beyin kanaması geçirdiği tespit edildi" ifadelerine yer verildi.

Kararda, "Mahkememizce bu noktada tespit edilmesi gereken husus sanığın öldürme kastı ile hareket edip etmediğinin tespitine ilişkin husustur" ifadelerine yer verilerek şöyle denildi:

"Somut olay değerlendirildiğinde; suça sürüklenen çocuğun maktulü kıskanması ve oyuncaklarına zarar vermesi üzerine önce sopayla darp etmesi akabinde hırsını alamayarak kafasına yumruk atması ve kafasını dolaba çarpması şeklinde gerçekleşen eylemde, maktulün henüz iki yaşında bakıma muhtaç bir bebek olması nedeniyle vücuduna ve kafasına aldığı bu darbelerin etkisiyle ölebileceğini suça sürüklenen çocuğun öngörmesine rağmen eylemini bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesi nedeniyle kastının öldürmeye yönelik olduğu değerlendirilmekle atılı suçun sübut bulduğu kanaatiyle suça sürüklenen çocuğun maktulün suç tarihinde 18 yaşından küçük olması sebebiyle eylemine uyan 5237 sayılı TCK'nın 82/1-e maddesi uyarınca cezalandırılmasına, suç tarihinde 12- 15 yaş aralığında olduğu ve işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiil ile ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğini var olduğu anlaşıldığından ve sosyal inceleme raporu da göz önüne alınarak suçun işleniş biçimi, işlendiği zaman ve yer, kastın yoğunluğu, amaç ve saiki dikkate alınarak 5237 Sayılı TCK'nın 31/2 maddesi ve TCK'nın 31/2-son cümlesi dikkate alınarak alt sınırdan uzaklaşılarak cezalandırılmasına, suça sürüklenen çocuğun dosya kapsamından anlaşılan sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki gözlemlenen davranışları, cezanın geleceği üzerindeki olası etkileri göz önüne alınarak 5237 sayılı TCK'nın 62'nci maddesi uyarınca cezasından takdiri indirim yapılmasına yer olmadığına karar verilerek hüküm kurulmuştur."

BERAAT EDEN SANIKLAR

Kararda, Sanlı Ö.'nün beraatına yönelik değerlendirmesinde, elde olan tek delilin Bakiye Yeniçeri'nin ifadeleri olduğu belirtilerek, "Sanığın atılı suçlamayı kabul etmediği, maktulün üzerine atılı suçu işlediğine ilişkin tek delilin diğer sanık Bakiye'nin soruşturma aşamasındaki beyanları olduğu, bu nedenle sanık hakkında maktulün cinsel istismara maruz kaldığını bildiğine ve bu suçu bildirmediğine ilişkin atılı suçtan cezalandırılmasını gerektirir, diğer sanığın atfı cürüm mahiyetindeki beyanları dışında delil elde edilemediği anlaşılmakla, atılı suçtan beraatına karar verilmiştir" denildi.

1200 Evcil Hayvanın Gömüldüğü Mezarlık Genişletiliyor 1200 Evcil Hayvanın Gömüldüğü Mezarlık Genişletiliyor

'KANİ A.'YLA İLGİLİ ŞÜPHEDEN UZAK SOMUT VE KESİN DELİL ELDE EDİLEMEDİ'

Beraat eden Kani A. ile ilgili yapılan değerlendirmede de, üzerine atılı suçtan mahkumiyeti için her türlü şüpheden uzak somut ve kesin delil elde edilemediği kaydedildi. Gerekçeli kararda, "Sanığın bu tarihte mağdurla birlikte ikamette bulunduğuna ilişkin de delil olmadığı, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı'nın raporunda özetle; maktulden elde edilen DNA'nın, K.A. ve Kani A.'nın baba oğul DNA gen dizilimi ile uyumlu DNA olup, DNA profilinin birbiri ile aynı olduğundan elde edilen DNA profilinin hangi şahsa ait olduğunun net olarak tespitinin yapılamadığının belirtildiği, başka bir ifadeyle baba oğul aynı DNA'ya sahip olduğu, yine aynı raporda maktulden elde edilen sağ uyluk ısırık izindeki DNA profilinin majör olarak suça sürüklenen çocuk K.A.'nın DNA profilini içerdiğinin belirtildiği, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre de, sanığın üzerine atılı suçtan mahkumiyetine yeter her türlü şüpheden uzak somut ve kesin delil elde edilemediği anlaşılmakla atılı suçtan beraatına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur" ifadeleri kullanıldı. (DHA)

Kaynak: DHA