Gökhan İÇKİLLİ/SAMSUN, (DHA)- SAMSUN’da 17 yıl önce hastalığı nedeniyle görme yetisini kaybeden, Sosyal Bilgiler Öğretmenliği bölümünü bitirip 1,5 yıl önce mesleğe başlayan Ahmet Tayfur Arslan (37), öğrencilerini geleceğe hazırlamaya çalışıyor. Arslan, “İlk defa bir sınıfa giriyorsam önce bir görme engelli olarak neyi ne kadar yapabildiğimi, yapamadığımı anlatıyorum. Nasıl ders işleyeceğimi, o süreci tüm detaylarıyla öğrencilerime aktarıyorum. Görmek ya da görmemeniz değil, önemli olan öğrenciler sizin bilginiz ve birikiminiz varsa öğretmen kimliği ile o sınıftaysanız sizi kabul ediyor” dedi.

Dünyayı dolaşan Türk bisikletçi, ABD'yi bir uçtan diğerine 110 günde geçti Dünyayı dolaşan Türk bisikletçi, ABD'yi bir uçtan diğerine 110 günde geçti

Samsun’da yaşayan Ahmet Tayfur Arslan, 20 yaşında göz tansiyonu ve üveit rahatsızlığı nedeniyle görme yetisini kaybetti. Sadece ışığı ayırt edebilen Arslan, açık öğretim lisesini bitirdikten sonra Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Eğitim Fakültesi Sosyal Bilgiler Öğretmenliği bölümünü kazandı. 2016 yılında okulundan mezun olan Arslan, daha sonra OMÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Kadın ve Aile Araştırmaları’nda Yüksek Lisans eğitimini tamamladı. Arslan, 1,5 yıldır Atakent Ortaokulu’nda sosyal bilgiler öğretmeni olarak görev yapıyor.

GÖZLERİMİ 20 YAŞINDA KAYBETTİM

20 yaşından beri görme engelli olarak yaşadığını belirten Ahmet Tayfur Arslan “Tüm eğitim hayatımı, üniversite ve yüksek lisans hayatımı görme engelli olarak bitirdim. İlkokul ve ortaokulu görerek bitirdim. Tedavi sürecim nedeniyle lise hayatına biraz ara vermek zorunda kaldım. Açık lise mezunuyum. Engelim, ilkokul 2’nci sınıfta tahtayı görememeyle başladı. Daha sonra hastalıklar, göz tansiyonu ve gözümde üveit hastalığı var. Onların ilerlemesi sonucunda gözlerim tedaviye cevap vermedi. Yaklaşık 20 yaşında da gözlerimin görmesini kaybettim” diye konuştu.

ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNDE BAZEN ÖN YARGILARLA KARŞILAŞTIK

Öğretmenlik yaptığı ilk dönemlerde ön yargı ile karşılaştığını belirten Arslan, “Her birey gibi eğitimde birçok zorlukla karşılaşabiliyoruz. Her bireyin geldiği koşullar, çevresi, bulunduğu yer, doğduğu mahalle eğitim şartlarını etkiliyor. Bizi de görme engelimiz etkiledi. Eğitim hayatımda görme engelliyken bazen ders materyallerine ulaşmakta, uygun erişilebilir ders materyalleri, uygun ders notları gibi konularda problemlerle karşılaştık. Bazen ön yargılarla karşılaştık. ‘Nasıl öğretmenlik yapacaksın, öğretmenlik yapman mümkün olacak mı?’ gibi ön yargılar karşımıza çıktı. Ama biz eğitim hayatımızı tamamladık. Ders materyallerimize bir şekilde eriştik. Arkadaşlarımızla ya da uygun erişilebilir materyaller bularak eğitim hayatımızı sağladık. Materyal ve ön yargılar dışında çok ciddi bir ön yargıyla karşılaşmadım” dedi.

‘GÖRMEMEK DEĞİL, ÖNEMLİ OLAN ÖĞRETMENİN SINIFA HAKİM OLMASI’

Görmenin ya da görmemenin değil, öğretmenin sınıfa hakim olmasının çok önemli olduğunu ifade eden Ahmet Tayfur Arslan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Görme engellinin en önemli meselelerinden biri kendini anlatmasıdır. Karşıdaki kişiyi biz yargılamıyoruz. Çünkü daha önce sokakta böyle bir durumla karşılaşmamış olabilir, aynı ortamda çalışmamış olabilir. Öğrenciler de aynı şaşkınlığı yaşadı. İlk başlarda ‘nasıl yapacak acaba’ gibi şaşkınlıkları vardı. Çünkü diğer öğretmenlerden farklı bir durumu olan bir öğretmen vardı karşılarında. Ben hep ilk derslerde gittiğim sınıflara ilk defa giriyorsam önce bir görme engelli olarak neyi ne kadar yapabildiğimi ve yapamadığımı anlatıyorum. Nasıl ders işleyeceğimi, o süreci tüm detaylarıyla öğrencilerime aktarıyorum. Mesela parmak kaldıranları bana bir öğrenci söylüyor. Onları görevlendiriyorum ve onların da hoşlarına gidiyor. Biri tahtayı açıyor, birlikte çalışmalar yapıyoruz. Birlikte sorumluluklar alarak yapıyoruz. Görmek ya da görmemeniz önemli değil. Öğrenciler sizin bilginiz ve birikiminiz varsa öğretmen kimliği ile o sınıftaysanız sizi kabul ediyor. Burada görme ya da görmeme meselesi değil. Görüp de sınıfa hakim olamayan öğretmenlerle de karşılaşabiliriz. Buradaki temel mesele sizin mesleğinizi ne kadar önemsediğiniz, o sınıfa bilginizi ne kadar aktarabildiğinizdir. Diğer türlü öğrenci zaten sizi kabul etmiyorsa bilginizin olup olmadığını, orada zaten sorunlar çıkmaya başlıyor. Bizim en önemli temel meselemiz, görme engelimiz dışında bilgimizi ve birikimimizi sınıfa aktarabilmektir.”

‘GÖREN BİRİ DE ÖĞRETMENLİK YAPAMAYABİLİR’

Görme engelli öğretmenler için velilere ve öğretmenlere tavsiyelerde bulunan Arslan, “Görme engelli öğretmenler olarak bazen okullara atanıyoruz, bazen öğretmenler odasında öğretmen arkadaşlarımızla karşılaşıyoruz. İlk atandığımızda bu ön yargılar bazen fazlalaşabiliyor. ‘Hocam öğretmenliğini nasıl yapacaksın. Sen öğretmenlik yapabilir misin?’ gibi ön yargılarla karşılaşmak bizim arkadaşlarımızı yorabiliyor. Ancak buradan bizim idarecilerden, velilerden istediğimiz öğretmenin o öğretmenliği yapabilme yetisine önce bir bakması, görmeyen biri olarak öğretmenlik de yapamayabilir. Ancak gören biri de öğretmenlik yapamayabilir. Bu ikisi arasındaki farkı önce görmeden, bilmeden, o sınıfa girmeden öğretmen hakkında ön yargılı yaklaşmamalarıdır. Süreçte gözlem yapalım. Eğer yapamıyorsa zaten bir görmeyen öğretmen kimsenin çocuğunun geleceği ile ilgili bir karar almaz. Kendisi zaten mesleksel olarak geri plana çekilir” dedi. (DHA)

Kaynak: dha