CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Ak Parti Kadın Kolları 7. Olağan Kongresi'ne katıldı. Konuşmasında CHP'yi eleştiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Karşımızda Türkiye'nin ana muhalefet partisi mi yoksa sirk çadırı mı var inanın belli değil. Gülsek mi, ağlasak mı bilemiyoruz. Genel başkanı elinde kırmızı kartla ortada dolanıyor. Eski genel başkan ona sarı kart göstererek oyuna girmeye çalışıyor. İnanın sorsanız, kırmızı kart ne işe yarar bilmez. Sorun, 'Sarı kart ne işe yarar? Onu da bilmez. Belediyecilik hizmetleri bakımından sürekli irtifa kaybeden başkanlar, ortada fol yok yumurta yokken meçhul bir adaylık peşinde koşuyor" dedi.
İstanbul Ak Parti Kadın Kolları 7. Olağan Kongresi, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın katılımı ile başladı. Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen programa Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte, Sanayi ve Teknoloji Bakan Mehmet Fatih Kacır, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş, milletvekilleri ve partililer katıldı. Programda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “AK Parti olarak hanelere ağırlıklı olarak kadın üzerinden girerek seçimlerde yüzde 50'leri bulan oy oranlarını yakaladık. Şunu tüm samimiyetimle ifade etmek isterim şayet bugün oylarımız arzu ettiğimiz seviyelerde değilse kadınlara yeteri kadar etkin şekilde ulaşamıyor, kendimizi anlatamıyor, haneleri içeriden fethedemiyoruz demektir. Çünkü bu fethi ancak kadınlarımız yapabilir. Partimizi hak ettiği yere kadınlar taşıyabilir. Biliyorsunuz 2028 seçimlerinde yeniden yüzde 50 oy oranına ulaşmak istiyoruz. Bu hedefin tutturulmasında sizden beklentimiz büyüktür. Şunu asla unutmamalıyız. Siyasette her şeyin bir parça etkisi vardır. Ama en büyük amil çalışmaktır. Siz bakmayın bizdeki muhalefetin hiç çalışmadan yiyip, içip, sırtüstü yatarak armut piş, ağzıma düş mantığıyla iktidar beklediğine. Görüyorsunuz, 22 yılı aşkın süredir bekliyorlar. Bu kafayla giderlerse 22 yıl da beklerler, 222 yıl da beklerler. Milletimiz ülkenin kaderini bu kifayetsiz muhterisleri asla bırakmaz. Kadınlar evlatlarının geleceğini bu iş bilmezlere kesinlikle emanet etmez. Kendi aralarında tepişmekten fırsat bulup ülkenin meselelerine kafa yormadıkça, akıllı uslu çözümlerle milletin huzuruna çıkmadıkça bunlar ancak 23 Nisan müsameresi tadında iktidarcılık oynarlar. Eskiler, 'Çalışan dağları aşar, çalışmayan düz ovada şaşar' diyor" dedi.
'LGBT SAPKINLIĞI BİRÇOK ALANDA ÖZENDİRİLMEKTEDİR'
Türk toplumunda kadının daima ailenin ve toplumun ayrılmaz bir parçası olarak görülerek hürmet edildiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Günümüzde dünyada ve ülkemizde üzerinde en karanlık projelerin uygulanmaya çalışıldığı, en fazla ezilen, en çok örselenen kesim kadınlardır. Batıdaki kadın hareketleri kökleri binlerce yıl öncesine kadar uzanan ve kadını yok sayan anlayışa tepki olarak doğmuştur. Kadınların asırlara sari hak ve özgürlük mücadelesi ise kapitalizmin acımasız çarkları arasında öğütülerek, onları meta haline getirmiştir. Sonra iş daha tehlikeli bir mecraya yönelmiş aile kurumu hedef alınmıştır. Geldiğimiz noktada durum cinsiyetsizleştirme sinsiliği altında erkekleri de eşine alan bir cinnete doğru evrilmeye başlamıştır. Küresel kültürün baronları tarafından LGBT sapkınlığı birçok alanda teşvik edilmekte ve özendirilmektedir. Çocuk istismarını da meşrulaştıracak kadar arsızlaşan bu sapkınlığa itiraz etmek, birçok batı ülkesinde neredeyse imkansızdır. Sinemadan modaya, dijital mecralardan edebiyata, siyasetten sivil topluma geniş bir yelpazede hayatımıza zerk edilmek istenen bu cinnetten milletimizi uzak tutmamız şarttır. Türkiye, günden güne iyice zıvanadan çıkan bu sapkınlıkla mücadelenin bayraktarlarından biri olmaya devam edecektir. Esasen bizim inancımızda, kültürümüz de hatta dilimiz de böylesi bir cinsiyetçi ayrıma kesinlikle uygun değildir. Bizde kadın daima ailenin ve toplumun ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilmiş, öyle muamele görmüş, kadına daima hürmet edilmiştir. Dikkat ederseniz birçok türkümüzde kadın ve erkeğe dair ifadeler cinsiyetçi ayrımı içermeyen, sadece insanı işaret eden kelimelerdir. Türkçemizdeki adam ve kadın kavramları da asla cinsiyetçi bir ayrımı değil, sadece ve sadece cinsiyet farkını belirtir. Kimi yanlış uygulamalardan hareketle milletimizi fıtratına aykırı bir parantezin içine hapsetmek isteyenlerin derdi kadınlar değil, doğrudan milli ve manevi varlığımızdır. Küresel rüzgarlara kapılarak aile kurumunu yıkmakla kalmayıp erkek ve kadın arasındaki çizgiyi ortadan kaldırmak bizi çağdaş yapmaz. Sadece emperyalistlerin, küreselcilerin oyuncağı yapar. İşte görüyorsunuz evlilik oranları hızla düşerken boşanma oranları aynı hızla artıyor. Gençlerimizin çocuk sahibi olma iştiyakı öylesine azaldı ki artık nüfusumuzun 2035'ten itibaren düşüşe geçmeye başlayacağı 2100'de de 65 milyona gerileyeceği simülasyonlarla karşılaşıyoruz. Tehlikeyi görmek için bundan daha çarpıcı örnek aramaya gerek var mı? Dünyada maruz kaldıkları yoğun baskı ve propagandanın etkisiyle bu tür akımlara yol veren ülkeler artık tehlikeyi gördükleri için birer birer tedbir almaya başladılar. Erkeği erkek, kadını kadın, ikisini birden de insan olarak koruyup kollamak önümüzdeki bizimde dönemde uygulayacağımız politikaların ana eksenini oluşturmaktadır" dedi.
'YÜZLERİNDEKİ MASKEYİ İNDİRMEYE KARARLILIKLA DEVAM EDECEĞİZ'
Türkiye Yüzyılı'nın odağında kadının olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye Yüzyılımızın odağına güçlü kadın, güçlü aile, güçlü Türkiye ilkesini yerleştirdik. 2025 senesini yine bu anlayışla aile yılı olarak ilan ettik. Evlatlarımızın doğumundan, eğitiminin tüm safhalarına, iş sahibi olmasından evliliğine ve çocuklarının korunmasına kadar hayatlarının her savunmasında desteklerimizle yanlarında olacağız. Çocuklarımızın ve gençlerimizin zihin ve beden sağlığına yönelik her tülü tehdide karşı tavizsiz bir mücadele yürüteceğiz. Erkeği, kadını ve çocuğuyla aile kurumunu güçlendirmek için yeni politikaları devreye alacağız. Aile büyüklerimizin ömürlerinin sonbaharını öncelikle evlatlarıyla birlikte bu mümkün değilse kendileri için hazırlanan huzurlu ortamlarda geçirmeleri için ne gerekiyorsa yapacağız. Milletimizin hiçbir ferdini tüm mecralarda yükselen küresel ahlaki tehditlere karşı korumasız, yalnız, çaresiz bırakmayacağız. Dünyayı sadece kendi zehirli söylemlerinden çizdikleri kirli şablonlardan dayattıkları çarpık çerçevelerden ibaret görenler elbette bu yaklaşıma itiraz edecekler. Bakanlığımızın adındaki aile ifadesinden rahatsız olan marjinaller şüphesiz bizi ve gayretlerimizi hedef alacaklardır. Kadın haklarını pelesenk edip çoluk çocuk ve kadın 50 bin Gazzeli mazlumun katledilmesine 471 gün boyunca sessiz kalanlar sırf aileye, kadına, çocuğa sahip çıktığımız için bizi eleştireceklerdir. Sadece itiraz etmekle de kalmayıp küresel seviyede verilen desteklerle sivriltilmiş ellerindeki tüm okları bize yönelteceklerdir. Biz bunları asla kulak asmayacak, çığırtkanlıkları ve tehditleri karşısında kesinlikle geri adım atmayacağız. Bunların yüzlerindeki maskeyi indirmeye kararlılıkla devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.
'KARŞIMIZDA TÜRKİYE'NİN ANA MUHALEFET PARTİSİ Mİ YOKSA SİRK ÇADIRI MI VAR BELLİ DEĞİL'
Konuşmasında muhalefetin politikalarına da değinen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Ülkemizde muhalefet beceriksizliği yanında bir de ne istediği ve ne amaçladığı belli olmayan nihilist bir kesimdir. Türkiye'nin dünyanın dört bir yanındaki yeminli düşmanları bunların en büyük destekçisidir. Hepsinin ortak hedefi iktidarı, yani bizi devirmek. Gerçi devrilen yönetimin yerine neyin konulacağı konusunda bir fikirleri yok, ama iktidarın değişmesi konusunda hem fikirler. Muhalefet ve beraber yol yürüdüğü kimliksiz kesimler tamamen kendi tembellikleri, küçük hesapları sebebiyle milletten bekledikleri desteği alamıyorlar. İktidar değiştirip bizi yıkamadıkça aslında çirkefleşiyorlar. Seviyeyi her seferinde biraz daha aşağı çekiyorlar. Ne söylem, ne politika, ne eylem seviyesinde bizimle boy ölçüşemeyince kamu görevlilerine, hakim savcılarımıza, hatta bizatihi milletin kendisine saldırmaya, hakaret etmeye başladılar. Şehirlerine hizmette mükellef oldukları kurumların parası ve personelini yaptıkları trajikomik şovların malzemesi haline getirdiler. Hırsları boylarını öylesine aşıyor ki artık gizlemekte zorlanıyorlar. Kendi partilerindeki garip ve kirli ayak oyunlarını Türkiye siyasetinin temel meselesi gibi göstermeye kalkacak kadar gerçeklerden kopmuş haldeler. Karşımızda Türkiye'nin ana muhalefet partisi mi yoksa sirk çadırı mı var inanın belli değil. Gülsek mi, ağlasak mı bilemiyoruz. Genel başkanı elinde kırmızı kartla ortada dolanıyor. Eski genel başkan ona sarı kart göstererek oyuna girmeye çalışıyor. İnanın sorsanız, 'Kırmızı kart ne işe yarar?' diye, bilmez. Sorun, 'Sarı kart ne işe yarar? Onu da bilmez. Belediyecilik hizmetleri bakımından sürekli irtifa kaybeden başkanlar, ortada fol yok yumurta yokken meçhul bir adaylık peşinde koşuyor. Her tarafından yolsuzluk, hırsızlık, arsızlık, taciz fışkıran teşkilatlarındaki kokuşma ayyuka çıkmış durumda. Ama sorsanız, 'İlkeli siyaset ve etkili muhalefet yapıyoruz' derler. Sosyal medya gazıyla bildirilmiş kıtaların tezahüratları eşliğinde koltuk rüyası görenleri uyandırmak için en etkili ilaç sandıktır diyorlar. Bunun için hep birlikte 2028 Cumhurbaşkanlığı ve 2029 mahalli idareler seçimlerine çok sıkı hazırlanmak mecburiyetindeyiz. Herhalde bu oyuna gelmeyiz. Biz seçimlerin ne zaman yapılacağını gayet iyi bilenlerdiniz. En küçük bir zafiyetin, en küçük bir rehavetin, en küçük bir gerilemenin bize en büyük maliyetler doğurabileceğini hep birlikte görüyoruz" ifadelerini kullandı. (DHA)