Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM'de partisinin grup toplantısında konuştu. Erdoğan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, her yıl ocak ayının ilk haftasında siyasi partilere dair en güncel verileri yayımladığını belirterek, "Buna göre; Türkiye'de faaliyet gösteren 168 siyasi parti arasında AK Partimiz; 11 milyon 135 bin 306 üye sayısıyla zirvedeki yerini koruyor. Bizden sonra ikinci sırada yer alan ana muhalefet partisine attığımız fark 9,5 milyon üyedir. AK Parti Gençlik Kollarının 1 milyon civarındaki üye sayısı, birçok siyasi partinin toplam üye sayısından dahi fazladır. Birleşmiş Milletler'e kayıtlı 109 ülkenin ve Avrupa'daki 35 ülkenin nüfusundan daha çok mensubu olan devasa bir aileden bahsediyoruz. 'AK Parti olarak üye sayısı itibarıyla Türkiye'nin en büyük ailesiyiz' derken hamaset yapmıyor, işte bu gerçekleri dillendiriyoruz. Böyle bir ailenin ferdi, böyle bir hareketin neferi, böyle bir siyasi partinin lideri olmakla iftihar ediyorum; Rabb’ime de sonsuz hamdediyorum. Buradan bir kez daha AK Parti’ye gönül veren, bu kutlu davaya destek olan 11 milyon 135 bin 306 üyemizin her birine tek tek teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı.
'SİYASETE YENİ BİR ÜSLUP, TASAVVUR VE BAKIŞ AÇISI KAZANDIRDIK'
AK Parti'nin, kuruluş aşamasından itibaren milletiyle birlikte yol yürüyen bir parti olduğunu belirten Erdoğan, "Partimizin çeyrek asra yaklaşan siyasi mücadelesinde milletin rotasından hiç ayrılmadık; milletin hedef, amaç ve kadim değerlerinden asla kopmadık. Hiçbir ayrım gözetmeden bütün vatandaşlarımıza kalbimizin kapılarını açtık. Elbette bu sevdayı kıskananlar oldu ve oluyor. Elbette bu gönül bağını çekemeyenler çıktı ve çıkıyor. Rabb’im nazarlardan saklasın; birliğimizi, beraberliğimizi, dayanışmamızı daim eylesin diyorum. Burada, Hazreti Mevlana'nın hikmet pınarından süzülen, bizlere de siyasi hayatımızda rehberlik eden, şu tavsiyeleri tüm yol arkadaşlarıma bir kere daha hatırlatıyorum; 'Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.' Biz hep bu çizgide yürüdük, bu öğütlere kulak verdik, siyasete yeni bir üslup, tasavvur ve bakış açısı kazandırdık. Bundan sonra da aynı samimiyet, aynı aşkla yolumuza devam edeceğiz" dedi.
'BÜYÜK KONGREMİZ, 2028'E GİDEN SÜRECİN İŞARET FİŞEĞİ OLACAK'
Şimdiye kadar 955 ilçe kongresini tamamladıklarını, kalan 15 ilçe kongresini de gelecek günlerde neticelendireceklerini aktaran Erdoğan, "81 il kongremizden 56 tanesini hamdolsun yüksek bir coşkuyla ve demokrasi şöleni havasında gerçekleştirdik. Bu haftaki il kongrelerimizle birlikte sayı 63'e çıkacak. Gençlik Kollarımız 65 ilde, Kadın Kollarımız 23 ilde kongrelerini tamamladı. Allah nasip ederse, 27 Ocak’ta, Ankara’da 'Gençliğinle Türkiye’ye yön ver' sloganıyla, yine muhteşem bir atmosferde, gençlik kollarımızın 7’nci olağan kongresini yapacağız. 5 Şubat’ta kadın kolları kongremizi yaptıktan sonra büyük kongremiz için yoğun bir hazırlık içinde olacağız. Büyük kongremiz, öncekiler gibi Türk siyasetine yine damga vuracak, ufuk çizecek, inşallah 2028’e giden sürecin işaret fişeği olacaktır" dedi.
'İHRACATTA CUMHURİYET TARİHİMİZİN REKORUNU KIRDIK'
Yılın ilk günlerinde ekonomiyle ilgili de güzel haberler aldıklarını söyleyen Erdoğan, "İhracatta 262 milyar dolarla Cumhuriyet tarihimizin rekorunu kırdık. Geçen yıla göre ihracatımız yüzde 2,5 oranında artış gösterdi. Bizi en fazla sevindiren rakamlardan biri savunma ihracatımızın 7 milyar 154 milyon dolarla tarihin en yüksek seviyesine çıkmasıydı. Burada da 2023’e kıyasla yüzde 29’luk bir artış kaydettik. Turizm istatistiklerimiz bu ay sonunda belli olacak. İnşallah turizmde de yüzümüzü güldüren bir tabloyla karşılaşacağız. İşgücü piyasamız güçlü görünümünü sürdürüyor. İşsizlik oranımız, son 19 aydır tek hanede seyrediyor. 2024 yılı kasım ayında bir önceki aya göre 0,1 puan, 2023 yılı kasım ayına göre 0,4 puan gerileyen işsizlik oranı yüzde 8,6 olarak gerçekleşti. Erkeklerde yüzde 6,6 ile tarihimizin en iyi seviyesini yakaladık. Son 1 yılda 986 bin kişilik istihdam oluşturduk. İstihdam sayımız 32 milyon 748 bin kişiye yükseldi. Bunlar hem sevindirici hem de umut verici gelişmeler. Bölgemizdeki sıcak çatışmalara ve küresel piyasalardaki belirsizliklere rağmen bunları başarmamız, ayrıca takdire şayandır" dedi.
'2025'TE ENFLASYON HEDEFLERİMİZİ TUTTURMA KONUSUNDA UMUTLUYUZ'
Enflasyonla mücadeleye verdikleri önemi her fırsatta vurguladıklarını belirten Erdoğan, konuşmasının devamında şunları söyledi:
"En büyük baş ağrımız olan enflasyonda düşüş başladı. Haziranda girdiğimiz dezenflasyon süreci hamdolsun devam ediyor. Aralık ayında yıllık enflasyon mayıstaki seviyesine göre 31 puandan fazla geriledi ve yüzde 44,4 olarak gerçekleşti. Mal kalemlerinde enflasyon düşüşü daha belirgin; ancak, hizmetler kısmında atalet yüksek seyrediyor. Dünyada da benzer bir durumun yaşandığını müşahede ediyoruz. Hükümet olarak bu ataleti kıracak müdahalelerde bulunacağız. Enflasyonla mücadeleyi sadece talep yönlü politikalarla değil; gıda ve konut gibi alanlarda arz yönlü tedbirlerle de destekleyeceğiz. Bir süredir üzerinde çalıştığımız sosyal konut projemiz bunlardan biri. Deprem konutları tamamlandıkça, elimiz biraz daha rahatlayacak. 2025 senesinde enflasyon hedeflerimizi tutturma konusunda umutluyuz. Enflasyon düştükçe, alım gücü de artacağı için milletimizin sıkıntıları biraz daha hafifleyecek. Bunun için biraz daha sabredecek, kararlı duruşumuzu bozmayacak ve sonuçta 85 milyon hep beraber kazanacağız. 22 yılda küresel krizler dahil, nice zorluğun üstesinden alnımızın akıyla geldik. 2008 krizinde herkes 'yandık-bittik' havasındayken, biz 'bu kriz Türkiye'yi teğet geçecek' dedik ve hamdolsun haklı çıktık."
'MİLLETİM KALBİNİ FERAH TUTSUN'
IMF’ye olan borcun ödenmesinden tek haneli enflasyon oranlarına kadar imkansız görünen pek çok ekonomik başarıya imza attıklarını vurgulayan Erdoğan, "İnşallah aynısını ve çok daha fazlasını yine başaracağız. Milletim kalbini ferah tutsun. Ne yapıyorsak, akılla ve incelikli bir stratejiyle yapıyoruz. Günü kurtarmak için değil, geleceğimizi güvenceye almak için çalışıyoruz. Türkiye, emin ve ehil kadroların yönetiminde güven içindedir. Türkiye, Cumhur İttifakı’nın mihmandarlığında menzile mutlaka varacaktır. İktidar ve ittifak olarak art niyetin, kötümserliğin, kin ve husumetin bizi yolumuzdan alıkoymasına, inancımızı ve azmimizi sarsmasına izin vermeyeceğiz" dedi.
'ÖKÜZ ALTINDA BUZAĞI ARAMAYA DEVAM EDİYORLAR'
2024 yılının bölgede ve dünyada kritik hadiselerin yaşandığı bir yıl olduğunu işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Komşumuz Suriye'de 61 yıllık Baas zulmünün sona ermesi, geçen seneye damgasını vuran muhteşem ve muazzam bir gelişmeydi. Suriyeli kardeşlerimiz, 13 yıl boyunca kimyasal silahlarla, varil bombalarıyla, misket bombalarıyla, işkenceyle, açlıkla halkını katleden Esed’den ve Baas rejiminden sonunda kurtulmuştur. Sadece Halep, Şam, Hama, Humus değil tüm kesimleriyle Suriye halkı 61 yıllık istibdadın ardından hasretini çektiği özgürlüğe kavuşmuştur. Mazlumların tepesine bomba yağarken bu çatı altında grup toplantısında 'Ne bayır kaldı ne bucak' diyerek Esed'in işlediği zulümleri bile kendi hükumetine ve ülkesine fatura edenlerin utancı işte bu yüzdendir. Çok açık ve net söylüyorum; Suriye meselesinde öyle pervasız, öyle vicdansız, öyle siyaseten ahlak dışı cümleler kurdular ki bugün konuşmaya yüzleri dahi yok. Hırçınlaşmalarının, seviyeyi daha da düşürmelerinin sebebi işte bundandır. Hatalarıyla yüzleşmek yerine öküz altında buzağı aramaya devam ediyorlar. Samimi bir öz eleştiri yapmak yerine hırçın hale gelmelerinin sebebi bu, bugün bazı gerçekleri bundan dolayı tekrar hatırlatmakta fayda görüyorum. Bizim abdestimizden şüphemiz yok ki namazımızdan şüphemiz olsun. Susacak, saklayacak, kaçacak, zoru görünce veya işine gelmeyince topu taca atacak karakterde değiliz, hiçbir zaman da böyle bir tıynette olmadık. Hep dobra dobra konuştuk, harbi olduk, hasbi olduk, sözümüzü muhatabına çekinmeden mertçe söyledik. Bugün de yalanlarla değil, sadece ve sadece hakikatin diliyle konuşacağız."
'ESED BİZE REFORM YAPACAĞINI SÖYLEDİ, AMA SÖZÜNÜ TUTMADI'
Suriye’de ilk barışçıl gösterilerin, 15 Mart 2011 tarihinde başladığını ve bu gösterilerin, son derece meşru gösteriler olduğunu anımsatan Erdoğan, şöyle konuştu:
"Suriye halkı, yarım asırdır devam eden baskılara karşı; hak, hukuk, adalet, özgürlük, demokrasi taleplerini yüksek sesle dile getiriyordu. Bu gösterilerde, Türkiye’nin hiçbir dahli, hiçbir müdahalesi olmadı. Olaylar tamamen kendiliğinden vuku bulmuş, kendi mecrasında gelişmişti. Hatta, olaylar başladıktan sonra, Sabık Suriye Devlet Başkanı Esed’le birkaç kez görüştüm. Gösterilerin barışçıl olduğunun altını çizdim. Taleplerin dikkate alınması gerektiğini söyledim. Toplumun beklentisi olan reformların artık daha fazla geciktirilmeden hayata geçirilmesi gerektiğini ifade ettim. Bütün bu görüşmelerimizde, kendisiyle her temasımızda Esed bize reform yapacağını söyledi, ama sözünü hiçbir zaman tutmadı. Göstericilerin seslerine kulak vermek yerine, ordusunu devreye sokarak, olayları şiddetle, kanlı yöntemlerle bastırma yoluna gitti. Kendisiyle o süreçte de görüşmem oldu. Gösterileri şiddetle bastırmanın hem ülke genelinde hem de İslam coğrafyasında tepkilere neden olacağını yapıcı bir dille Esed’e izah ettim. Gösterilerin önüne geçmenin tek yolunun, vaat edilen reformların yapılması olduğunu tekrar hatırlattım."
'ŞAHSIMIZI VE HÜKÜMETİMİZİ HEDEF TAHTASINA KOYDULAR'
Erdoğan, Esed'in, olayları barışçıl yöntemlerle çözmek yerine, şiddetin dozunu biraz daha artırdığını, katliamlarına ise hız verdiğini kaydederek, şunları kaydetti:
"Bunun üzerine tam da bizim uyardığımız gibi, küçük çaplı, barışçıl gösteriler, kullanılan orantısız şiddet nedeniyle büyüdü, Suriye geneline yayıldı. Rusya meseleye müdahil oldu, İran meseleye müdahil oldu. PKK, DEAŞ, Şebbiha gibi terör örgütleri meseleye müdahil oldu. Sınırımızın hemen ötesinde başlayan ateş, ülkemizi de tehdit eder boyutta bir yangın dönüştü; Suriye’den ülkemize toplu hareketlilik başladı. Dahası Suriye’de, masum siviller, toplu katliam, kimyasal silah, işkence, tecavüz, zoraki göç gibi insanlık dışı muameleye maruz bırakıldı. Türkiye’nin, olaylar bu raddeye vardıktan sonra hem sınırlarını korumak, hem terör örgütlerine karşı tedbir almak, hem de mazlumlara sahip çıkmak maksadıyla gelişmelere müdahil olması kaçınılmaz hale geldi. Türkiye’nin, yanı başındaki bir ülkeye, tamamen haklı ve meşru gerekçelerle, özellikle de insani sebeplerle müdahil olmasından daha tabii bir şey olamaz. Türkiye’nin hasımları, dışardan Türkiye’nin çabalarını eleştirdiler. Bunların hangi niyetlerle hareket ettiklerini zaten çok iyi biliyorduk. Bizim için asıl şaşırtıcı olan, içerden bazılarının, 'Türkiye’nin Suriye’de ne işi var' diyerek, meselenin ciddiyetinden uzak bir şekilde bizi haksızca eleştirmeleriydi. 'Amerika’nın Suriye’de ne işi var', demediler. 'Bölgesel aktörlerin Suriye’de ne işi var' demediler. 'Avrupa’nın, Batının Suriye’de ne işi var' demediler. 'Terör örgütlerinin, hem de Türkiye için tehdit unsuru olan bölücü terör örgütünün Suriye’de ne işi var' demediler. Sadece Türkiye’yi eleştirdiler, sadece şahsımızı ve hükümetimizi hedef tahtasına koydular. 13 yıl boyunca, bir kez olsun ülkelerinin yanında, Türkiye’nin yanında, mazlumun, mağdurun, Suriyeli muhacirlerin tarafında yer almadılar."
'KÜRT’ÜN KİMLİĞİ İNKAR EDİLİRKEN SUSTULAR'
Suriye’de 1 milyon insan hayatını kaybederken ses çıkarmadıklarını söyleyen Erdoğan, "12 milyon insan, ölüm, işkence, hapis, tecavüz korkusuyla evlerini, yurtlarını terk ederken seslerini çıkarmadılar. Kitlesel kıyımlar yapılırken seslerini çıkarmadılar. Hapishanelerde insanlık dışı işkenceler yapılırken seslerini çıkarmadılar. Bebekler ölürken, çocuklar katledilirken sustular. Kadınlar en aşağılık muameleye maruz kalırken sustular. Kürt’ün kimliği inkar edilirken sustular. Türkmen kovulurken sustular. Arap öldürülürken sustular. Vahşete, zulme, katliama, barbarlığa, gaddarlığa yıllarca sessiz kaldılar. Halep’te, Bayırbucak’ta, Hama’da, Humus’ta çocuklar kırılırken, üzülerek söylüyorum, bize saldırdıkları kadar, Esed zalimine ve Baas rejimine laf etmediler. Açın, yazılanlara bakın. Açın, Meclis kürsüsünden söylenenlere bakın. Yasak savmak kabilinden birkaç eleştirel cümle dışında, yıkımın ve zulmün boyutlarıyla orantılı hiçbir tenkit göremezsiniz. Kendi devletlerini ve hükümetlerini suçladıkları kadar, Suriye’yi kan deryasına çeviren Esed’e ve destekçilerine toz kondurmadılar" diye konuştu.
'KADINLARA, KOCALARININ ÖNÜNDE TECAVÜZ EDİLİRKEN NEREDEYDİNİZ'
8 Aralık'ta Suriye halkının 'epik' bir zafer kazanmasıyla, o zaman bunların dillerindeki bağın çözüldüğünü vurgulayan Erdoğan, "Günah galerilerine bakmadan şimdi ahkam kesiyorlar. Utanmak yerine sosyal medyadan sağa-sola akıl veriyorlar. Esed’in ve Baas rejiminin katliamları karşısında 13 yıl boyunca duymadıkları endişeyi, son 40 gündür duyuyorlar. Neymiş? Suriye’de katliam varmış. İyi de daha düne kadar 'Suriye’de ne işimiz var' diyen siz değil miydiniz? Hani Orta Doğu bataklıktı? Hani Suriye’nin iç işleriydi? Ne oldu da Suriye’ye dönük radarlarınızı açtınız. Zalim defolup gidince mi aydınlandınız? Baas yıkılınca mı aklınız başınıza geldi? Soruyorum size; bebekler ölürken neredeydiniz? Kimyasal silah kullanılırken neredeydiniz? Hapishanelerde işkenceler yapılırken neredeydiniz? Kadınlara, kocalarının önünde tecavüz edilirken neredeydiniz? Masum çocuklar kuşatma altında açlıktan kıvranırken neredeydiniz? Suriye’nin şehirleri yağmalanırken, terör örgütleri Suriye’de cirit atarken, Suriye’den ülkemize roket yağarken, Allah aşkına sizler neredeydiniz? 1 milyon insan öldü. İslam medeniyetinin göz bebeği şehirler talan edildi. Suriye’nin dört yanından toplu mezarlar fışkırıyor. 13 yıl boyunca tüm bunlar yaşanırken aklınıza gelmeyen vicdanı, merhameti şimdi azılı katillerden hesap sorulurken mi hatırladınız? Biz, sizin ne yapmaya çalıştığınızı biliyoruz, hem de çok iyi biliyoruz. 13 yıl neden sustuğunuzu, şimdi neden konuştuğunuzu çok iyi biliyoruz. Zalim Esed’in katliamlarına neden tepki göstermediğinizi gayet iyi biliyoruz. Dün hükümetin ve Cumhur İttifakı’nın değil, Türkiye'nin karşısında konumlandılar. Bugün de yine Türkiye’nin karşısındalar, ülkemizin hasımlarının yanındalar. Dün de ideolojik taassupla hareket ediyorlardı. Bugün de hadiselere ideolojinin penceresinden bakıyorlar. Dün de iyi niyetli değillerdi, bugün de art niyetli davranıyorlar. Ne yaparsanız yapın, Suriye devrimini üflemekle söndüremeyeceksiniz. Ülkemiz içinde de o çok arzuladığınız kışkırtmayı yapamayacaksınız. Türkiye-Suriye kardeşliğini, Türk-Kürt-Arap kardeşliğini bozamayacaksınız. Şer güçlerin çizdiği sosyal fay hatları kaşıyarak, barış içinde bir arada yaşama irademize dinamit koyamayacaksınız. Allah’ın izniyle buna izin vermeyeceğiz. Sizin tuzaklarınıza asla ve asla düşmeyeceğiz" ifadelerini kullandı.
'SURİYE'Yİ TEKRAR KAOSA SÜRÜKLEME GİRİŞİMLERİNE MÜSAADE ETMEYECEĞİZ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasetin akılla, basiret ve ferasetle yapıldığını kaydederek "Siyaset, ülkenin ve milletin çıkarlarını merkeze alarak yapılır. Siyaset, Türkiye’nin hak ve hukukunu yüceltmek için yapılır. Siyasetçisi, yazarı, akademisyeni, bürokratı, gazetecisiyle bu yeni dönemde herkesin görevi, ülkemizin Suriye’de istikrarın tesisi için yürüttüğü çabalara katkı sunmaktır. Biz yüzlerce yıllık kardeşlik bağlarımızın ve 911 kilometrelik sınırımızın olduğu komşu bir ülkeye Batılıların baktığı zaviyeden bakamayız. Kardeşlerimizin yaralarına şifa olmak, bir an önce kendi ayakları üzerinde durmalarını sağlamak, bizim hem kardeşlik hem de komşuluk vazifemizdir. MİT Başkanı İbrahim Kalın ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Şam'ı ziyaret etti. Bugün de geçici hükümetin Dışişleri Bakanı, Savunma Bakanı ve İstihbarat Başkanı ülkemize bir ziyaret gerçekleştirecekler. Suriye’nin en kısa sürede toparlanması için hem 'inkaz' hükümetiyle hem Arap dünyasıyla hem de uluslararası toplumla iş birliği yapıyoruz. Sadece devlet olarak değil, AK Parti olarak da hemen harekete geçtik. Partimizin İnsan Hakları Başkanlığı’ndan bir ekip, devrimden 9 gün sonra Şam, Halep, Humus, Hama gibi Suriye şehirlerini ziyaret ettiler. Partimizin de desteğinin Suriyeli kardeşlerimizle olduğunu bizzat ifade ettiler. Bu ülkeyi tekrar istikrarsızlığa ve kaosa sürükleme girişimlerine, yeni Suriye yönetimiyle birlikte asla müsaade etmeyeceğiz. İsrail başta olmak üzere Suriye topraklarına ve halkına saldıran güçlerin de bu mütecaviz eylemlerine bir an önce son vermesi gerekiyor. Aksi takdirde ortaya çıkacak ağır sonuçların herkese etkisi menfi olacaktır. Öte yandan 15 aydır soykırımın ve katliamların sürdüğü Gazze’de ateşkesin sağlanmasıyla, inşallah tüm bölgede kalıcı barış ve istikrar için önemli bir fırsat doğacaktır. İsrail ve Hamas arasındaki ateşkes görüşmelerini çok yakından takip ediyor, bir an önce müjdeli haberler almayı ümit ediyoruz" dedi.
'TERÖR ÖRGÜTLERİNİN KAFASINI KISA SÜREDE EZERİZ'
Suni etnik gerilim senaryosuyla ülkeyi bölmeye çalışanların da söylemlerini ve kimlerin hesabına çalıştıklarını gözden geçirme vaktinin geldiğini vurgulayan Erdoğan, "Çünkü halihazırda Suriye’deki en ciddi sıkıntı, ülke topraklarının neredeyse üçte birini halen işgal altında tutan YPG terör örgütüdür. Suriye’nin doğal kaynaklarını da gasbeden YPG terör örgütü, şayet kendini feshedip silah bırakmazsa, yaklaşan acı akıbetten kurtulamayacaktır. Biz, Suriye’deki her kesim gibi Kürt kardeşlerimizin de tüm meselelerinin çözümünün takipçiyiz, destekçisiyiz, Kürtlerin güvenliğinin teminatıyız. DEAŞ gibi proje ürünü bahanelere gelince; bunların artık ikna edici yanı kalmamıştır. Şayet, Suriye’de ve bölgede DEAŞ tehdidinden gerçekten korkuluyorsa, bu meseleyi çözme iradesine ve kudretine sahip en büyük güç Türkiye’dir. Herkes bölgeden elini çeksin; biz Suriyeli kardeşlerimizle beraber, DEAŞ’ın da YPG’nin de diğer terör örgütlerinin de kafasını kısa sürede ezeriz. Allah’ın izniyle bu yapabilecek kudrete ve kuvvete fazlasıyla sahibiz" ifadelerini kullandı.
'ÖZGÜR ÖZEL'İN KOLTUĞUNU KORUMAK İÇİN BİR ATRAKSİYON YAPMASI LAZIM'
Erdoğan, hükümet olarak her aşaması en ince detayına kadar hesaplanmış bu siyaseti yürütürken, CHP tarafında ise çok farklı bir hava hakimin olduğunu kaydederek, "Kimin ne dediği, ne yaptığı belli değil. Ya rol çalmanın ya da mülteci düşmanlığını körüklemenin peşindeler. Bakınız, Suriye devriminin üzerinden 40 gün geçti. Fakat ana muhalefet partisi bu konuda tutarlı, mantıklı, içerisinde bilgi kırıntısı olan tek bir cümle dahi kuramadı. Yaşadığımız kötü tecrübeler bize şunu göstermiştir; ana muhalefetten Türkiye’nin dış politikasına anlamlı bir destek beklemek tamamen beyhude bir uğraştır. Biz ne dersek diyelim ne kadar uğraşırsak uğraşalım; hepsi faydasız. CHP ve şürekası her milli meselede yanlış yerde konumlanmayı bir şekilde başarıyorlar. Mavi Vatan’dan Libya’ya, Karabağ’ın azatlığından Rusya-Ukrayna savaşına, Gazze mezaliminden Suriye devrimine kadar her konuda çuvalladılar. Her seferinde görüyoruz ki dış politika gibi bilgi, birikim, vizyon ve ustalık gerektiren bir alan, CHP’nin çapını ziyadesiyle aşıyor. Ülkemizdeki muhalefetin seviyesine son günlerde bir kez daha tanık olduk. Açık söylüyorum; 'Türkiye’nin ana muhalefet partisini mi, yoksa bir ilkokul müsameresini mi izliyoruz', halen anlayamadık. Lafa gelince Sayın Özel, 'Gazi Mustafa Kemal’in koltuğunda oturuyorum' diyor. Ama bakıyorsunuz ne bir ciddiyet var, ne ağırbaşlılık var; ne de işgal ettiği makamın kendisine zorunlu kıldığı vakur duruş var. Koltuğunu korumak için bir atraksiyon yapması lazım; fakat onu bile doğru-düzgün beceremiyor. Hatırlarsınız bir ara, ülkenin yarısı aydınlıkken 'ışıkları kapatalım' dediler. Ancak, bu eylem nispeten bir emek, disiplin, iyi-kötü bir koordinasyon gerektirdiği için sadece 3 gün dayanabildiler. Sonra Meclis’te nöbet işine girdiler; onda da CHP elitizminin kurbanı oldular" dedi.
'CHP’NİN SİYASET ÜRETME KABİLİYETİNİ BİR KEZ DAHA GÖRDÜK'
CHP'nin şimdi daha orijinal bir eylemle kamuoyunun huzuruna çıktığını söyleyen Erdoğan, bu son çıkışı kendilerinin de beklemediğini ifade ederek, "Milletimiz gibi biz de bu orijinal fikir karşısında dumura uğradık. CHP’nin siyaset üretme kabiliyetini böylece bir kez daha görmüş olduk. Öncelikle bu dahiyane fikir için CHP lideri Sayın Özgür Özel başta olmak üzere CHP yönetimini tebrik ediyorum. Halkımızın umutlarını artırdılar, Türk siyasetine yeni bir ufuk kazandırdılar, demokrasimizin gücüne güç kattılar. Çok çaba ve zahmet gerektirmediği için 'kart oyununun' CHP’nin karakterine daha uygun olduğu kanaatindeyim. Öncekiler kelebek ömürlü olmuştu; bunu biraz daha devam ettirebilirler. Ama kendilerini bu oyuna fazla kaptırmasınlar. Daha bunun 'puzzle'ı var, pişpiriği var, pokeri var, iskambili var. Yani önlerinde kartlarla yapabilecekleri çok sayıda alternatif var. Artık trajedi boyutuna varan bu vahim tablonun takdirini en iyi CHP’li seçmenlerin yaptığına ve yapacağına inanıyorum" diye konuştu.
'BAHÇELİ'NİN ÇIKIŞINA MİLLETİMİZ 'İHTİYATLI BİR İYİMSERLİK' İÇİNDE'
Bölgedeki gelişmelere yapıcı istikamette vaziyet ettiklerini, kendi kronik sorunlarını çözme yönünde adımlar atmaktan da geri durmadıklarını söyleyen Erdoğan, "Bilindiği gibi Türkiye’nin 40 yılı geride bırakan bir bölücü terör meselesi bulunuyor. Geçtiğimiz aylarda, bu meseleyi kalıcı şekilde sona erdirme yönünde, Cumhur İttifakı ortağımız Sayın Bahçeli’nin cesur çıkısıyla başlayan bir dizi gelişmeye şahitlik ettik. Gelinen noktada, aziz milletimizin bu konuda 'ihtiyatlı bir iyimserlik' içinde olduğunu görmekteyiz. Hükümet olarak, her vakit olduğu gibi bu hususta da şehitlerimizin aziz hatıralarına, şehit yakınlarımızın ve gazilerimizin hassasiyetlerine asla halel getirmeyecek bir şuurla hareket ediyoruz. Türkiye’nin, insani ve ekonomik olarak çok büyük bedeller ödediği böyle bir sorunu kalıcı biçimde geride bırakması, istisnasız herkesin faydasınadır; ülkemizin hayrınadır. 'Terörsüz Türkiye' ifadesinde anlamını bulan bu yeni dönemin kapılarını açma fırsatını kullanmamak, her şeyden önce üstlendiğimiz sorumlulukla bağdaşmaz. Bölgesel gelişmeler lehimizedir. İç siyasette hava son derece müsaittir. Terörle mücadelede kritik kazanımlar elde edilmiştir" dedi.
'TERÖRÜN 40 YILDIR AÇTIĞI YARALARI BERABER SARALIM İSTİYORUZ'
Türkiye'nin başta savunma sanayi olmak üzere her alanda gücünün zirvesinde olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Böyle bir denklemde terör belasını kalıcı ve kati olarak defedecek bir fırsatın heba edilmesine hiç kimsenin gönlü razı olmaz, biz de zaten razı değiliz. Bu anlayışla ilgili arkadaşlarımıza, bölücü örgütün lağvedilmesini sağlayacak çalışmaların, dikkatle ve çok yönlü bir şekilde yürütülmesi talimatını verdik. Belli bir aşamaya gelen bu çabaların çerçevesini ve gayesini, Diyarbakır İl Kongremizde detaylıca izah ettim. Silahı aradan çıkaralım, terör duvarını yıkalım, 85 milyon olarak hep beraber birbirimize sıkıca sarılalım istiyoruz. Bin yıllık ortak mazimizden güç ve ilham alarak, istikbalimizi yine birlikte inşa edelim istiyoruz. Terörün 40 yıldır yüreklerde açtığı yaraları, el ele, gönül gönüle vererek hep beraber saralım istiyoruz. Kazanan emperyalistler değil; Kürt, Türk, Türkmen, Arap ayırımı yapmadan biz olalım istiyoruz. 'Gelin canlar bir olalım, iri olalım, diri olalım' diyoruz. Bunu da asla hamaset olsun diye değil; bu kardeşlik seferberliğine tüm kalbimizle inandığımız için söylüyoruz" ifadelerini kullandı.
'PARTİLERİN 'TERÖRSÜZ TÜRKİYE' HEDEFİNE DESTEK VERDİĞİNİ GÖRÜYORUZ'
Amaçlarının terör bariyerini kaldırarak, kardeşlik hukukunu yüceltmek olduğunu söyleyen Erdoğan, "Bu amaç doğrultusunda kayda değer bir mesafe de alındı. Heyetin yaptığı temasların verimli geçtiğini; birkaç istisna dışında, siyasi partilerin 'Terörsüz Türkiye' hedefine samimi destek verdiğini görüyoruz. Bu, hedeflere ulaşılması noktasında elbette önemli bir kazanımdır. Diğer aktörlerin de sorumluluk bilinciyle hareket ettiklerini söylemeleri, tarafımızdan memnuniyetle not edilmiştir. Şayet gerekli çağrı yapılır; terör örgütü ve bağlantılı yapılar da gereken adımları atarsa, kazanan Türk’üyle, Kürt’üyle tüm Türkiye olacaktır. Eğer örgüt bu çağrıya kulak tıkar ve ipe un sererse, bağlantılı yapılar da kendilerinden beklenen iradeyi sergilemezse, o zaman biz 'Terörsüz Türkiye' hedefimizi başka yöntemlerle gerçekleştiririz" diye konuştu.
'ÖRGÜTÜ DESTEKLEYEN GÜÇLER KENDİ CANLARININ DERDİNE DÜŞMÜŞ'
Erdoğan, operasyonlar sayesinde bölücü örgütü ülke içinde eylem yapamaz, sınırlarda da yaklaşamaz hale zaten getirmiş durumda olduklarını belirterek, "Örgütü bulunduğu her yerde toprağa gömmek, bizim için sadece vakit ve planlama meselesidir. Üstelik bunca yıldır örgütü destekleyen güçler artık kendi canlarının derdine düşmüşlerdir. Hiçbir gücün, öyle eskisi gibi örgüte fiili ve etkin destek verme istediği de niyeti de yoktur. Dolayısıyla, gölgesinde yürüdükleri kağnılara güvenenlerin sonu hüsran olmaya mahkumdur. Fakat biz meseleyi suhuletle, sükunetle ve mevcut mekanizmaları işleterek nihayete erdirmek arzusundayız. Çünkü tüm taraflarıyla insanımız, terörden çok acı çekti, çok bedel ödedi. Artık bunları ilanihaye dindirme vakti gelmiştir. Gün, bugündür. Gün, kardeşlik günüdür. Gün, huzurun kapısını ardına kadar açma günüdür. Gün, tüm coğrafyamızda barışı, istikrarı, güvenliği egemen kılma günüdür. Niyet hayır, Allah’ın izniyle akıbet de hayır olacaktır" ifadelerini kullandı. (DHA)