ÇEVRE

Bakan Yumaklı: Zirai ilaç kullanımını yüzde 35 azalttık

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, "Bizim ülkemizde kullandığımız zirai ilaç, Avrupa Birliği (AB) ortalamasının altındadır. Son 3 yılda bu konuda özellikle bir eylem planımız var, onu takip ediyoruz. Zirai ilaç kullanımını biyolojik ve biyoteknik mücadeleyle yüzde 35 azaltmış durumdayız" dedi.

Abone Ol

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, İletişim Başkanlığı Konferans Salonu'nda düzenlenen 'Kriz İletişimi Çalıştayı'na katıldı. İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un ev sahipliğindeki programda konuşan Bakan Yumaklı, kriz ortamlarındaki iletişim stratejilerinde, rutin çalışmalardan kopmalar olduğunu kaydederek, "Örneğin orman yangınları, orman yangınlarıyla mücadele ayrı bir ihtisas ve uzmanlık alanı. Tabiri caizse, 'Yeşil Vatan' savunması. Biz bu konuda şöyle bir strateji geliştirdik. Dedik ki; 'Bilgilendirme konusu son derece önemli. Her kafadan bir ses çıkmasın. Bu işi de bilenler yapsın'. Şöyle hiyerarşiye baktığınızda, bir Bakan olarak koordinasyonu sağlamak için oradayız evet; ama oranın patronu Orman Bölge Müdürü. Çünkü sahayı biliyor, oranın coğrafyasını biliyor ve bu mücadelede en ön saftaki kişi o. Bu yaklaşım hem teşkilatta kendine güveni en üst düzeye çıkardı hem de koordinasyonu bütün kurumlar açısından daha kolay yapmamıza ortam hazırladı" ifadelerini kullandı.

'DOĞRU BİLGİLENDİRME YALAN RÜZGARININ PANZEHİRİ OLDU'

Yurdun çeşitli yerlerinde çıkan orman yangınlarına müdahalelere ilişkin konuşan Bakan Yumaklı, "İçinizde orman yangınında basın mensubu ya da orman gönüllüsü olarak mücadele edenleriniz olmuştur ama ben yine de kısaca anlatmak isterim. Çok kısa sürede apartman boyuna ulaşan alevlere, göz gözü görmediği dumanlara, yorulmak nedir bilmeyen bir aleve karşı savaşıyorsunuz. Geceniz gündüzünüz yoktur. En ufak bir hatada siz değil, sorumlu olduğunuz kişilerin de hayatlarını riske atma ihtimaliniz var. İşte böylesine stresli bir ortamda birkaç kendini bilmezin sizin ülkenizle ilgisi olmayan, yıllar öncesinde farklı bir amaçla hazırlanmış olan görüntüleri sanki bizim ülkemizde o an oluyormuş gibi dolaşıma sokması, bizim en az yangınlarla mücadele kadar zorlandığımız ve mücadele ettiğimiz diğer alan. Gerçi bu ülke, üstünden helikopter geçerken orman yangınına helikopterin müdahale etmediğini iddia eden siyasetçiler de gördü ama bugünün konusu o değil. Bir yanda orman yangınıyla mücadele ederken, diğer taraftan yalan rüzgarıyla mücadele ediyorsunuz. Doğru bilgilendirme yalın, sade ve düzenli bilgilendirme bu yalan rüzgarının en önemli panzehiri oldu" dedi.

Her kamu kurumunun olduğu gibi kronik yalanlarla mücadele ettiklerini kaydeden Bakan Yumaklı, "Top 10 listemizde 'Saman ithal ediliyor' yalanı vardı, çok şükür bunu artık aştığımızı düşünüyorum. Gündemi çok iyi takip etmeyen manipülatörlerin zaman zaman ortaya koyduğu şey olabiliyor ama gündemden düştü. Ancak elbette bu konuyla ilgili kafasının arkasında farklı düşünenler dezenformasyonla ilgili konu bulmakta çok da zorlanmıyorlar. Örneğin, 'Tarım bitti' diyorlar, üretim rekorlarını söylüyoruz, Avrupa'da 1'inci olduğumuzu söylüyoruz, arkamıza döndüğümüzde yine 'Tarım bitti.' Daha nasıl anlatılabilir kısmı da herhalde bu çalıştaydan çıkacak. 'Denetim yapılmıyor', gıda denetimleri yıllık 1,3 milyon, bu çok önemli bir sayı. 'Ormanları yakıyorlar, yerlerine otel yapıyorlar' diyoruz ki 'Örneği yok, getirin'. Hatta en son hakikaten garabetin zirvesiydi, 'Buğdayları toprağa gömüp yok ettiler, çiftçinin emeğini zayi ettiler.' Bunun teknik bir konu olduğunu anlatana kadar gerçekten akla karayı seçtik desem yalan değil" diye konuştu.

'RAST BİLDİRİMLERİ YÜZDE 54 AZALDI'

Pestisit konusunun da kamuoyunu çokça meşgul ettiğini belirten Bakan Yumaklı, "Burada yediğimiz her şeyde sanki zehir yiyormuşuz algısı, 'Tarım bitti'nin bir başka versiyonuyla birlikte bu ülkede yapılan her güzel şeyin itibarsızlaştırılmasına dönük çabalardan ibaret. Bunun ne sonucu var? Bizim sofralarımıza yiyeceğimizi, içeceğimizi getirmek için gecesini gündüzüne katan ve hepimizden farklı bir çaba sarf eden çiftçilerimizi yaralayan, kıran, üzen ve belki de onların sektördeki geleceğine kadar etki edecek tabiri caizse bir karalama kampanyası. Gerçek nedir? Biz zirai ilaç kullanımındaki zararlılarla mücadele bütün ülkelerin yaptığı bir konudur. Bunların arasında en iyisi ki sonuç alabiliyorsanız oraya yönelmeniz gerekir, Türkiye de öyle yapıyor. Biyoteknik mücadeledir, yani doğal mücadeledir. Ancak bizim ülkemizde kullandığımız zirai ilaç AB ortalamasının altındadır. Son 3 yılda bu konuda özellikle bir eylem planımız var, onu takip ediyoruz. Zirai ilaç kullanımını biyolojik ve biyoteknik mücadeleyle yüzde 35 azaltmış durumdayız. AB'den dönen 'RAST bildirimleri' denen bir bildirim gerekçe gösteriliyor. Bunu da takip ediyoruz, son 3 yılda aldığımız tedbirlerle yüzde 54 azaldığını belirtmek istiyorum" diye konuştu.

'ÇİVİ ÇAKILMASINA MÜSAADE ETMEYECEĞİZ'

Bir başka konunun da 'Belgrad Ormanı'nın yapılaşmaya açılacağı iddiası olduğunu bildiren Bakan Yumaklı, "Bu konuda diyoruz ki; 'Burası 1’inci derecede sit alanı, Türkiye'nin göz bebeği bir yer. Bunu yapılaşmaya açamazsınız. 'Yok hayır biz karar verdik, siz açacaksınız. Bir kez daha anladıkları gibi söyleyelim, Belgrad Ormanı'na çivi çakılmasına müsaade etmeyeceğiz" dedi.

'DOĞRU BİLGİNİN ULAŞTIRILMASINI SAĞLIYORUZ'

İletişim Başkanı Fahrettin Altun ise kriz iletişiminin, 'kriz öncesi', 'kriz esnası' ve 'kriz sonrası' olmak üzere 3 evreli bir süreci ifade ettiğini belirterek, bunun krize neden olabilecek durumların önceden tespiti ve tahlilini, kriz esnasında uygulanacak stratejilerin belirlenmesini ve krizin ürettiği maliyetleri en aza indirmeye yönelik girişimleri içerdiğini söyledi. Altun, etkili bir kriz iletişim stratejisinin bu 3 evreyi de kapsamak zorunda olduğunu bildirdi. İletişim Başkanlığı'nın kurulduğu günden bu yana kriz iletişimi bağlamında eş güdüm sürecini işletmeye gayret ettiğini belirten Altun, "Başkanlığımız bünyesinde kurduğumuz ‘Stratejik İletişim ve Kriz Yönetimi Dairesi’ ile medya ortamlarında karşımıza çıkan kara propaganda faaliyetlerinin, psikolojik harp operasyonlarının önüne geçmek için mücadele veriyoruz. Özellikle kriz ve afet durumlarında kamunun ilgili kuruluşlarıyla koordinasyon sağlayarak kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için çabalıyoruz. Kriz ve afet durumlarında gerçeği taşıyan, hakikati topluma anlatan basın mensuplarımızın başta ilgili aktör ve paydaşlarla etkili şekilde anbean eş güdüm içerisinde olmalarını kolaylaştırmaya çalışarak, doğru bilginin kamuoyuna ulaştırılmasını sağlıyoruz. Zira basın mensuplarının sosyal medyadan, kaynağı belli olmayan bilgilerle donatılmasının faydalı olmadığını, aksine zararlı olduğunu biliyoruz. Bunun yerine özellikle sıcak durumlarda, kriz ortamlarında basın mensuplarının kamu kurum ve kuruluşlarımızdan en hızlı, en doğru bilgiyi almalarının önemli olduğunu biliyoruz ve bütün bu süreçlerde köprü olmaya gayret ediyoruz" ifadelerini kullandı.

Kriz iletişimi bağlamında en önemsedikleri hususun dürüstlük ve şeffaflık olduğunu belirten Altun, "Biz en önemli iletişim stratejisinin hakikatin en yalın şekliyle, en şeffaf haliyle kamuoyuyla paylaşılması olduğunu düşünüyoruz. Gerçeğin, hakikatin gücüne inanmak zorundayız. Karşımızdaki kriz ne olursa olsun, biz vatandaşımıza doğru bilgiyi, en şeffaf şekilde vermenin en doğru strateji olduğuna kaniyiz. Bu stratejiyi de bizatihi Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın siyasal iletişim vizyonundan alıyoruz" dedi.

'BEŞERİ KRİZLER DAHA YIKICI OLABİLİYOR'

Krizlerden bahsedildiğinde akla sadece doğal afetlerin gelmemesi gerektiğini belirten Altun, "Ne yazık ki beşeri krizler de zaman zaman doğal afetler kadar hatta çok daha fazla yıkıcı olabiliyor. Bugün küresel alanda gün yüzüne çıkan savaşlar, terörizm, göç dalgaları, gıda krizleri, sağlık krizleri bizleri, tüm insanlığı ağır buhranlarla, meydan okumalarla karşı karşıya bırakıyor. İşte komşumuz Suriye'de yaşananlar. Son 13 yılda Suriye, modern tarihin gördüğü en büyük insani krizlerden birine şahitlik etti. 1 milyona yakın insan hayatını kaybetti, 12 milyon insan yerinden yurdundan edildi. Evlerini terk etmek zorunda kalan binlerce masum sivil kendilerine yuva ararken Akdeniz'de, Ege'de boğularak hayatını kaybetti. Şehirler, mabetler, tarihi yapılar yıkıldı. Ülke, acımasız vekalet savaşlarına sahne oldu. Terörizmin farklı formları orada kendilerine neşvünema (gelişme) buldu ve her zaman olduğu gibi olan, mazlumlara oldu. Şükürler olsun ki 13 yıl süren bu zulüm, Suriyeli kardeşlerimizin kararlı mücadelesi sayesinde bitti ve Baas rejimi yıkıldı" açıklamasında bulundu.

'SURİYE'Yİ İŞLEVSEL BİR KAYNAK OLARAK SÖMÜRDÜLER'

Türkiye'nin 13 yıllık süreçte Suriye krizinden en ağır şekilde etkilenen aktörlerin başında yer aldığını söyleyen Altun, "Türkiye, Suriye kaynaklı terör saldırılarının ve yine Suriye'den neşet eden göç dalgasının başlıca muhatabı oldu. Türkiye'de kaos ve istikrarsızlık yaratmak isteyen, Türkiye'ye karşı yıpratma savaşı sürdüren unsurlar, Suriye'yi işlevsel bir kaynak olarak gördüler ve sömürdüler. Bu süreçte ülkemizin milli güvenliği, siyaseti, ekonomisi ve toplumsal barışı ciddi tehditlerle karşı karşıya kaldı. Buna rağmen, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde hiçbir zaman Suriye krizine çözüm aramaktan vazgeçmedi. Sert ve yumuşak güç unsurlarını birlikte kullanarak Suriye'de akan kanı durdurmaya çalıştık. Birleşmiş Milletler mekanizmalarını, Astana Süreci başta olmak üzere yeni diplomatik kanalları devreye soktuk. Terör örgütleriyle tek başımıza mücadele ettik. Terörü kaynağında kurutmak amacıyla bütün dünyayı karşımıza alarak teröre karşı askeri operasyonlar düzenledik. Bunları yaparken savaştan, zulümden kaçan mazlumlara da kucak açtık. Ülkemiz bu mazlumlar için adeta güvenli bir liman oldu. Suriyeli kardeşlerimizin yaşadıkları mezalime dünyanın vicdanı olarak hep insani boyutta baktık. Dolayısıyla onlara sırtımızı dönmedik, dönemezdik de. Ne İslami ne insani olarak kabul edilebilecek böyle bir tutum içerisinde olmadık, bu manada Suriyeli kardeşlerimize misafirperverliğimizi gösterdik. İnancımız ve komşuluk hukukumuz neyi gerektiriyorsa onu yaptık" diye konuştu.

İletişim Başkanlığı'nın kriz iletişimi başta olmak üzere, Türkiye'nin ulusal, bölgesel ve küresel alandaki sınama ve meydan okumalardan olumsuz etkilenmemesi için aktif bir rol üstlenmeye gayret ettiğini vurgulayan Altun, "Temellerini bizzat Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın attığı ve 16 ana başlıkta, 'İletişimin haklının, gücün, değerlerin, başarının, dijitalin, bilimin, barışın, verimliliğin, üretimin, şefkatin, sürdürülebilirliğin, kalkınmanın, istikrarın, huzurun ve istikbalin yüzyılı' olarak tanımladığı 'Türkiye Yüzyılı'nın daha da kökleşmesi, bütün dünyaya etki etmesi için güçlü şekilde çalışacak ve krizlere karşı daha etkili daha güçlü şeklide varlık göstermek o süreçleri daha etkili yönetmek için gayret sarf edeceğiz" ifadelerini kullandı.